Kültür - Sanat

Asırlık konakta tarihi buluşma

Kültür, sanat, gastronomi, turizm ve müzik gibi alanların öncü isimleri, İbradı Ormana’daki Yeniçeri Ahmet Ağa Konağı'nda bir söyleşi düzenledi. Eşsiz ve büyülü mekanda tarihi bir yolculuğa çıkan usta isimler, bölgenin eşsiz lezzetlerini, tarihi ve kültürel mirasını görkemli bir geceyle adım adım keşfetti.

Abone Ol

Antalya'nın İbradı ilçesine bağlı Ormana’da, Yeniçeri Ahmet Ağa Konağı’nda Zerrin ve Ahmet Ellialtıoğlu’nun ev sahipliğinde konak sohbetleri yapıldı. Sanatın ve tarihin buluştuğu eşsiz ve büyülü mekanda birbirinden kıymetli isimler bir araya geldi. Söyleşinin moderatörlüğünü Avrupa konseyi onursal üyesi gaye Doğanoğlu üstlendi.

Yeniçeri Ahmet Ağa Konağı sahibi Zerrin Ellialtıoğlu, konağın ve Yeniçeri Ahmet Ağa’nın tarihini ve konağın oluşturulma sürecini anlattı. “Ellialtıoğlu, eşimin 7’inci Kuşak dedesi Yeniçeri Ahmet Ağa’nın hikayesi İstanbul’da başlıyor. İkinci Mahmut tarafından atanarak geliyor. İstanbul'a ve 56 ortanın son komutanı. İşte İkinci Murat'ın Yeniçeri Ortasında lağvetmesinden sonra Yeniçeri Ocağını, 40 gün İstanbul’da saklanıp 21 günde at üzerinde Ormana’ya memleketine geliyor. Bir daha da hiçbir şekilde geri dönmüyor.” dedi.

Zerrin Ellialtıoğlu ve Eşi Ahmet Ellialtıoğlu, uzun zamanlar araştırmalar sonra aslında Yeniçeri Ahmet Ağa’nın evini bulduklarını ancak başkasının evinde olduğu için satın alamadıklarını ifade etti. Zerrin Ellialtıoğlu, “Aynı sülaleden gelen bir evi restore ettik. Burayı onun adına ithafen onun anısına Yeniçeri Ahmet Ağa Konağı adını koyduk. Etnografik ağırlıklı bir müzemiz var. Burayı biz aslında vakıf misafirhanesi olarak düşünmüştük. Ama sonra gelen öneriler üzerine turizme kazandırdık. 11 odalı bir konak oldu” diye konuştu.

KAZI ÇALIŞMALARINA ‘IŞIK’ TUTUYORLAR

Patara Kazı Başkanları Prof. Dr. Havva Işık ve Prof. Dr Fahri Işık kazı çalışmalarının önemine değindi. Havva Işık, “Bende kendimi arkeolojide şanslı insanlardan addediyorum. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana oralarda var olmuş insanlardı. Onlar Mustafa Kemal Atatürk’ün gönderdiği bilim insanlarından hocalarım oldu. Tek tek saysam arkeoloji tarihi çıkacak ortaya. Türkiye arkeolojisine olan inancı ve onların bu inancı aşılama yetenekleri beni bugünlere getirdi diye bilirim” dedi.

Patara Kazı Başkanı Prof. Dr. Fahri Işık, Atatürk’ün ‘Sizi bir kıvılcım gibi gönderiyorum. Alevler olarak geri döneceksiniz’ sözünü hatırlatarak başladığı konuşmasında “Atatürk gençliğe güvenle ilgili bir durum. Biz batıyı yakaladık. Bizim batıyı arkeolojiyi yakalamamız. Helenleşmiş bir arkeolojiyi yakaladık. Anadolu ile değil. Bugün görüyorsunuz ki bu toprakları sahibi isek Mustafa Kelamalin bilimde de bağımsızlık ilkesiyle gidersen öyle o özgüvenle güzel bir şey çıkıyor ortaya. Ben bu ülkenin geleceğini; Mustafa Kemal’in kızlarının omuzunda görüyorum” diye konuştu.

“ORMANA ÖZEL VE KREATİF BİR ROTA”

Antalya Devlet Senfoni Orkestra Sanatçisi Lelya Bayramoğulları ise “Sosyal sorumluluk projelerini seviyorum. Gittiğim konserlerimde oradaki büyük elçilerimizle iletişime geçerek sosyal proje yapmak istediğimi belirtiyorum. Ülkemizi temsilen gittiğim Parati bu yıl Aşık Veysel’i seslendirdim. Bu yıl Aşık Veysel’in ölümünün 50’inci yıl dönümü. Elimden geldiğince kendi kültürümüzü müziğimizi tanıtmaya çalışıyorum” dedi. Zerzevan Kalesi Kazi Başkanı Doç. Dr. Aytaç Coşkun Zerzevan Kalesi çalışmalarını anlattığı konuşmasında çalışmaların bölge kültürüne etkisini önemine vurgu yaptı.

Gastronomi, Kültür Ve Turizm Derneği Başkanı Gülşen Coşanöz ise “2 yıl evvel Patara - Likya Festivali’ni yaparken Zerrin Ellialtıoğlu’nun daveti ile Ormana’da kaldık. Bu vesile ile Ormana’yı ve düğmeli evleri gördüm. Burası çok özel bir rota kreatif bir rota. Bunu bir şeklide işlememiz ve dünyaya tanımamız lazım” dedi.

“PROJELER BENİM İÇİN ÖNEMLİ”

Köşe Yazarı Müge Akgün ise kendini ve yaptığı gastronomi alanındaki çalışmaları anlatarak “O dönemki genel yayın yönetmeni sen mutlaka yemekte yazmalısın’ dedi. Bende coşku ve heyecan içinde, yavaş yavaş yeme içme kültürü üzerine yazmaya başladım. Hiçbir zaman işte bu yemeğin içinde şu var, şu azmış şu çokmuş, fazlaymış, çok fazla detay değil de ben hep böyle daha bütüncül bakmaya çalıştım. Hep bir kültür üstünden onun malzemeleri, önemi yapılışı, işte geleneksellikten yaratıcı şef mutfağına gelmesi süreçlerini yazdım. Yazılarıma devam ederken son yıllarda gastronomi de çok yükselişte olduğu için daha fazla böyle kötü şey gastronomi yazarı olarak ön plana çıktım” dedi. 

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }