Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı bir canlı yayında gündeme dair açıklamalarında bulundu.

Bakan Fidan’ın gündeme dair önemli açıklamalarından öne çıkan başlıklar ise şöyle:

TRUMP-NETANYAHU GÖRÜŞMESİNE DİPLOMATİK YAKLAŞIM

Türkiye olarak Suriye’de ne İsrail’le ne de başka herhangi bir ülkeyle çatışma arayışımız bulunmamaktadır. Suriye, artık yeni bir döneme giren bağımsız bir devlettir ve bu yeni Suriye'nin kendi savunma stratejilerini, dış politikasını ve bölgesel pozisyonunu özgürce şekillendirmesine saygı gösterilmelidir. İsrail’in benimsediği gibi niyet okumaya dayalı, ön alıcı ve kışkırtıcı tutumlar ise yalnızca bölgesel gerilimi tırmandırmaktadır.

Biz Türkiye olarak, bölge ülkeleriyle –başta Ürdün, Irak, Lübnan ve elbette Suriye’nin kendisiyle– kurduğumuz iş birliği platformu sayesinde, özellikle DEAŞ ile mücadele dahil olmak üzere güvenlik odaklı sorunları yapıcı bir biçimde ele alıyoruz. Bu platform, Suriye'nin kendi rızasıyla ve bölge ülkeleriyle birlikte inşa etmeye başladığı ilk ciddi ve somut iş birliği yapısı olarak da dikkat çekmektedir. Bu girişim, özgür ve egemen bir Suriye'nin geleceğine dair umut veren önemli bir adımdır.

"SURİYE’DE HİÇBİR ÜLKEYLE ÇATIŞMA ARAYIŞINDA DEĞİLİZ"

Bölgede mevcut tablo bu denli hassasken, İsrail’in yayılmacı hedefler doğrultusunda Suriye’yi provoke etmeye çalışması asla kabul edilemez bir durumdur. Suriyeliler bu girişimlere karşı açık bir duruş sergilemektedir. Türkiye olarak altını net bir şekilde çizmek gerekir ki, sadece İsrail’le değil, bölgede yer alan herhangi bir ülkeyle Suriye sahasında çatışma arzumuz yoktur. Ancak Suriye’nin, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit edecek bir kaos ortamına ya da dış kaynaklı provokasyonlara sürüklenmesini de asla seyirci kalamayız. Böyle bir durumda sadece izlemekle yetinmeyiz, gerekli tedbirleri de alırız.

İsrail’in yürüttüğü askeri operasyonlar, daha önce de birçok kez dile getirdiğimiz gibi, ne Suriye’nin ne de İsrail’in güvenliğine katkı sunar. Aksine, uzun vadede Ortadoğu’da daha büyük bir istikrarsızlık ve güvensizlik ortamına zemin hazırlar. Bu nedenle Türkiye olarak önleyici diplomasi, yapıcı diyalog ve diğer barışçıl araçlarla bu gidişata daha başlamadan müdahale etmemiz hayati önem taşımaktadır.

Öte yandan Suriye’de yakın zamanda kurulan yeni hükümet henüz kurumsal yapısını toparlama sürecindedir. Bürokratik yapısını oluşturmaya, ordusunu yeniden organize etmeye çalışıyorlar. Süreç henüz çok başında. Bu yeni yönetimin halkına temel kamu hizmetlerini sunabilmesi, ekonomisini canlandırabilmesi, altyapı ve üstyapı yatırımlarını hayata geçirebilmesi için ciddi adımlar atması gerekiyor. Türkiye olarak bu sürecin sağlıklı bir zeminde ilerlemesini desteklemeye hazırız.

"TÜRKİYE, SURİYE’NİN EN DOĞAL ORTAĞIDIR"

Türkiye, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu bölgesel meselelerde hem güvenilir bir ortak hem de gerçek bir dost olma yönünde güçlü bir iradeye ve kayda değer bir kapasiteye sahiptir. Suriye’nin karşı karşıya olduğu pek çok sorunun üstesinden, Türkiye’nin desteğiyle gelmesi mümkündür. Çünkü bizde sadece niyet değil, aynı zamanda bu niyeti gerçekleştirecek güç ve geniş bir vizyon da vardır. Bu üç unsur bir araya geldiğinde, dostane katkı anlamında Türkiye’nin yerini alabilecek başka bir aktör düşünülemez. Bu gerçeği Suriye yönetimi de, bölge ülkeleri de gayet iyi bilmektedir.

Türkiye’nin Suriye’ye yaklaşımı, güvenliğe değil, istikrar ve refaha dayalı bir anlayış üzerine kuruludur. Elbette bu vizyonun içinde, özellikle terörle mücadele ekseninde sınırlı güvenlik iş birlikleri de yer alabilir. Zira Türkiye, başından bu yana terörle mücadelenin bölgesel bir sorun olduğunu vurgulamakta ve bu doğrultuda çok taraflı girişimleri hayata geçirmektedir.

Nitekim daha dün Ürdün’de yapılan bakanlar düzeyindeki toplantının devamı niteliğinde, bugün Ankara’da teknik düzeyde yeni bir görüşme gerçekleştirdik. Bu toplantılarda artık somut adımların planlaması yapılıyor: Ortak bir operasyon karargâhı nasıl kurulacak, bu yapı hangi ülkelerin ne düzeyde katılımıyla çalışacak, DEAŞ’a karşı hangi yöntemlerle mücadele edilecek... Bütün bu konularda detaylı bir yol haritası oluşturuluyor.

Şu an için Suriye'nin farklı alanlarda desteğe ihtiyacı olduğu açık ve bu desteği Türkiye’den görmesi, karşılıklı anlaşmalar çerçevesinde son derece doğaldır. Eğer Suriye, güvenliğiyle ilgili bir tehdit algılarsa ve bu doğrultuda bölgesel bir güvenlik anlaşması yapmak isterse, bu tamamen kendi iradesine bağlı bir karardır. Türkiye ise böyle bir iş birliğine her zaman açık bir duruş sergilemektedir.

"İSRAİL, SİSTEMATİK OLARAK SALDIRIYOR"

İsrail, son üç buçuk dört aydır, 8 Aralık'tan itibaren Esad’ın ülkeden ayrılmasından sonra, oldukça sistematik bir şekilde saldırılarını sürdürüyor. Bu süreçte, düzenli orduya ait birçok hedefi, uçaklar, helikopterler, gemiler, radar üsleri ve hava savunma sistemlerini teker teker yok ediyor. İsrail, yeni hükümete ve silahlı kuvvetlerine hiçbir şey bırakmamak amacıyla adım adım bir strateji izliyor. Bu hedeflerin yerleri, önceki yönetimden kalma bilgilerle belirlenmiş olabilir ve bu konuda çok sayıda istihbarat faaliyeti devreye sokulmuş durumda.

Özellikle, Esad döneminde İsrail, İran ve Şii milislerinin altyapılarına yönelik operasyonlar düzenliyordu. Ancak Esad’ın gidişiyle birlikte, İsrail, yeni yönetimin elinde bu tür güçlerin kalmaması adına çok daha sistematik bir yaklaşım izliyor. Şu anda yeni hükümet, oldukça karmaşık bir krizler yığınıyla karşı karşıya olduğu için, bu saldırılara açık bir tepki vermemiş durumda. Ancak, tekrar vurgulamak gerekirse, bu tür eylemler bölgedeki istikrarsızlığı artırarak ciddi bir provokasyona yol açabilir.

"BİZE SALDIRMAYAN HİÇBİR ÜLKEYE SALDIRMAYIZ"

Türkiye olarak, bize saldırmayan hiçbir ülkeye doğrudan saldırı düzenlemeyiz. Ancak, başka bir ülkenin içindeki istikrarsızlık, bizim için de tehlike arz ediyorsa ve bu durum bölgesel güvenliğimizi tehdit ediyorsa, buna seyirci kalmak mümkün değildir. Bu tür durumlar için, öncelikle diplomatik adımlarımızı atmak ve gerektiğinde diğer stratejik önlemleri almak zorundayız.

ensonhaber

Muhabir: Haber Merkezi