Başlık yazının sonunda!

Kıymetli okur, dün iki basın açıklamasını takip ettim.

Abone Ol

Önce Odunluk’ta bir plazada bulunan Uludağ Alan Başkanlığı önündeki eyleme katıldım.

TMMOB Bursa İKK, Tarım Orkam-sen Bursa Şubesi, Doğader, Ormancılar Derneği Bursa Şubesi ve Bursa Barosu temsilcileri ile CHP’li siyasilerin katıldığı açıklamayı dinledim.

Ortak metin KESK Dönem Sözcüsü Fikret Gizir tarafından okundu.

Ardından sırasıyla CHP Bursa Milletvekilleri Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Orhan Sarıbal, Hasan Öztürk ve Kayıhan Pala konuştu.

Katılımcılar arasında İYİ Parti adına Nevzat Kocakurt da vardı. Ön sıradaydı. Fark edilmeyi bekliyordu. Ama katılımcıları anons eden Doğader’den Murat Demir, İYİ Parti’yi yadsınca araya girdi anımsattı.

Protokol Osman da her zaman ki gibi yerini almıştı. Vekillerin anonsu sırasında ‘vekil Osman da burada’ diye seslendi Murat Demir’e…

Açıklama metni uzundu. Hava sıcaktı. Herkes, CHP Nilüfer İlçe Başkanı Fırat Yılmaz gibi boncuk boncuk terliyordu.

Sarıbal, sloganlara eşlik etmede en deneyimli vekil olarak militan tavrını ortaya koyuyordu ki konuşması da aynı hararete sahipti.

Neyse tavrı edayı bırakalım asıl konuya gelelim. Dedim ya açıklamalar uzun, hava sıcaktı… Eminim ki akıllarda kalan birkaç çarpıcı ifade ve sloganlardan başka bir şey değildi.

Gizir tarafından okunan açıklama metni vülgarize haliyle şöyle diyor:

Uludağ, Milli Park olarak kalmalı.

Alan başkanlığı olursa Uludağ’ın zenginlikleri korunamaz.

Alan başkanlığı, neoliberal politikanın tezahürüdür.

Böyle olursa Uludağ’ın endemik türleri yok olur, sular kurur. Bursa’yı sel alır.

Araya bir slogan sıkıştıralım: Toprağıma, suyuma, ormanıma dokunma…

Öte yandan muhalif siyasilerin, sofist eğilimlerini paranoya düzeyine taşımış olmaları da dikkatimi çekti.

Basın karşısında konuşan dört CHP’li vekil şunları söylüyordu:

Bursa’nın hazinesi Uludağ talan ediliyordu.

Alan Başkanlığı, Uludağ’ı ranta peşkeş çekmek için kuruldu.

İktidar, Uludağ’ı Körfez sermayesine satacak.

‘Peki, ne yapılmalı?’ diye baktığınızda bu kesimin yanıtı: Milli park olarak kalmalı.

Ne garip ki bu savunuda olanların açıklama metninde ilk cümle ne biliyor musunuz?

Türkiye’nin ilk ve en büyük kış-doğa sporları merkezi olan Uludağ…

Bu ifadeyi turizmciler kullansa daha anlaşılır zira onlar, Milli Parklar yönetiminin bölgede spor yapılmasına izin vermediğini savunuyor: Bisiklet bile kullanılamıyor…

***

Sonrasında bir otelin toplantı salonunda turizmciler tarafından yapılan açıklamayı izledim. Girişte Serdar Yazıcı ile karşılaştık… Kısa bir Rize sohbeti yaptık… ‘Gidiyor musun memlekete deyince’ cevap belli: Nerede!

Uludağ 1’inci bölgede işletmesi bulunan turizmciler oradaydı. Salon serindi.

Açılışı Haluk Beceren yaptı. Beceren, Uludağ’da bilinen kronik sorunları hatırlatarak bölgenin bir disipline edilmeye ihtiyacı olduğunu ve Alan Başkanlığı’nın bunu sağlayacağını söyledi.

Çetin Ceylan da ‘talan’ ifadesinin gerçeği yansıtmadığını Alan Başkanlığı’nın bir yönetim tarzı olduğunu vurgularken çatı aktarma örneği vererek ‘basit bir işlem için Ankara’ya gidip 3-4 bakanlıktan izin almak gerekiyordu’ dedi.

Beceren de Ceylan da ‘Uludağ Alan Başkanlığı’ yönetimiyle bölgenin ranta açıldığı, Körfez ülkelerine peşkeş çekileceği iddialarına güldü.

Ceylan, ‘Körfez’den Uludağ’a ancak turist gelir’ dedi, Beceren, ‘Körfez’den ne böyle bir talep var ne de bizim böyle bir isteğimiz var’ diye ekledi.

Beceren, günübirlikçilerin 1’inci bölgede kayak sporunun yapılması için ihtiyaç duyulan şartları ihlal ettiğini, bölgede günübirlikçilere özel ayrı bir alan olması gerektiğini savundu: Adam geliyor pistin ortasında piknik yapıyor. Bu durumda kayak sporu yapılabilir mi?

Ceylan ise futbol, basketbol, voleybol, tenis sporları için tesisleşme istediklerini, bisiklet ve yürüyüş rotaları oluşturulması gerekliliğini paylaştı.

Ceylan, ‘Biz, mevcut tahsisli alanlardaki yapılar dışında yeni bir tahsis verilmesine karşıyız. Bazı arkadaşlarımız orası imara açılacak, TOKİ gelip ev yapacak sanıyor herhalde’ ifadelerini kullandı ve devam etti: “Biz de endemik türlerin korunmasını istiyoruz.

Yan taraftan bir turizmci: ‘Bindiğimiz dalı kesecek halimiz yok!’

Konu endemik türler olunca Haluk Beceren Uludağ’ın faunasında endemik türlerden biri olan apollo kelebeği örneğinden hareketle şunları söyledi: ‘Bu kelebek, eskiden daha çoktu. Çünkü bölgede koyunların otlaması serbesti. Koyunlar, kelebeğin yumurtladığı çiçeklerle besleniyor ve tozlaşmayı sağlıyordu. Ama Milli Park olduğu için artık koyunlar giremiyor. Haliyle tozlaşma da olmuyor… Çiçekle birlikte kelebekler de azaldı…

Özetle turizmciler de tıpkı çevreciler gibi Uludağ korunsun, endemik türler kaybolmasın, yeni yapı tahsisi olmasın istiyor ama bölgeyi yönetilebilir kılmak adına da Alan Başkanlığı sistemini destekliyor…

Ve şöyle diyor: Alan Başkanlığı da devletin kurumu. Özel bir şirket değil…

Aslında bu da çevrecilerin ‘neoliberal politika’ iddiasına bir cevap taşıyor.

***

Şimdi şöyle okuduğunuz metne bir bakın başlığı siz kendiniz seçin!

Saygılarımla…

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }