Bir büyük felaket yaşamadan aklımız başımıza gelmez.
Mesela; yangınlar olur yüksek katlı binalarda.
Yangın ikaz duyuru düdüğü çalışmaz.
Vardır ama çalıştırılmaz.
Bozulmuşsa tamir edilmez.
Öylece geçiştirilir.
Yangın merdiveni vardır ama tahtadan yapılmıştır.
Tıpkı Trabzon Ulu gölde ki ahşap otelde olduğu gibi.
Bir başka yerde yangın merdiveni vardır ama inişe müsait değildir.
Göstermelik yapılmıştır.
Yangın tüpleri vardır ama en az sekiz on yıllıktır.
Yani köpüğü işlevini yitirmiştir.
Çok katlı otel, yurt, apartman ve binanın yangın merdivenine çıkış kapıları kilitlidir.
Ya da köceklidir.
Hırsızların girmesini önlemek isterken yangından kaçış engellenmiş olur.
Bir apartmanda yangın merdiveni vardır ama kapısı demir kapıdır ve kilitlidir.
Kıramazsın, açamazsın, kaçamazsın.
Yangın merdiveninin çıkış kısmı apartmanın veya otelin veya yurdun gereksiz görülen öteberileri ile kapatılmıştır.
Ciddiye alınmaz yangın.
Veya başka bir felaketin olabileceği aklımıza gelmez.
"Bize birşey olmaz" deriz.
"Bu binada her türlü önlem alınmıştır, korkmayın" denir.
Heyelan olabilecek yere ev yaparız.
Sonra zeminle birlikte kayar gideriz.
Sel felaketinin olma ihtimalinin çok yüksek olduğu yere, dere yatağına ev, apartman yaparız.
"Birşey olmaz, Allah kerimdir" der çıkarız kenara.
Bizim kendimize has tipik düşünce tarzlarımız vardır.
Yaşamı pek ciddiye almayız.
Felaketler yaşandığı zaman ise artık iş işten geçmiş olur.
Son pişmanlık fayda vermez.
Siz ne derseniz deyin, kimi insanlar bildiklerini yapmaya devam ederler.
Biz böyleyiz işte.