Geçen günkü grup toplantısında Meral Akşener, yine hayretlik düzeyde konuştu ve şöyle dedi:
“İYİ Parti olarak; sonda söyleyeceğimizi, en başta söyleyelim. Adı sürekli olarak değişen; ama terörist başına duyduğu sevdası, bir türlü değişmeyen, bir sözde siyasi partinin; bizim gözümüzde, siyasi meşruiyeti yoktur.”
Bu ifade pek doğru ama sanki zamanı ve söyleyeni yanlış gibi!
14 Mayıs öncesinde partisinden, o günkü kılıfıyla ‘Yeşil ve Sol’ diye bilinen örgüt uzantısıyla açık veya kapalı iş birliğine karşı duranları tasfiye eden acaba kimdi?
Sağlam dalları budanan, çürük dalları ilk fırtınada kopan parti, bugün tam anlamıyla bir kimlik bunalımı yaşıyor.
Herhalde Sayın Akşener, genel seçimlerin ortaya çıkardığı yüzde 30’luk milliyetçi seçmen gerçekliğini temsil edeceğini düşünüyor.
Bugün o büyük kitleyi bölmekten başka bir sonuca hizmet etmeyen partisinin, Ömer’in Yolu, Üçüncü Yol,Milletin Yolu derken 31 Mart sonrasında yeni rotasıCarlito'nun Yolu olacak sanırım.
Türk Siyasi Tarihi, Sayın Akşener’i milliyetçi oyları bölerek bölücü terör örgütü pkk uzantısı olan siyasi yapıyı ‘kilit parti’ konumuna çeken isim olarak yazacak.
Sayın Akşener, hazır partisini cüruflarından arındırma çabası içindeyken hayalperest rotadan vazgeçip ve dümeni doğru istikamete kırmalı.
Zira partisi için ‘Alama Kürek’ talimatı çoktan verilmiş, yelkenler inmiş, rüzgâr karşıdan esmekte…
Madem bu dem partisini meşru görmüyor öyleyse Sayın Akşener, Türkiye’nin geleceği açısından kritik öneme sahip İstanbul’un ve Başkent Ankara’nın terörün kadrolaştığı adresler olmasının önünde dursun…
Batı’da terör gettoları kurma arzusuna hizmet edenlere fırsat veren politikalarda çırpınıp durmasın…
Kazanmak için her şey yolu ve yöntemi mübah sayan ana muhalefet partisi CHP’nin, dem partisi ile açıktan ve aleni bir şekilde yürüttüğü tehlikeli ortaklık tuzağını bozan tarafta olsun.
Şimdi ‘Yahu biz, tek başına çıkarak zaten bunu bozuyoruz’ diyecekler. Fakat öyle değil. Orayı bozduğunuz gibi bu tarafı da bölüyor…
Gelecek için güvence ve umut niteliği taşıyan bütünü bloklara ayırıyor.
6’lı masanın egemen aklı, ‘oyları bölüyorsun’ diyerek Muharrem İnce’yi kendi çeperinde nasıl boğdu hatırlayın…
Muhalif medyanın İnce’ye yaptığı baskıyı sözde egemen olduğu düşünülen medya yapamıyor. Neden? Beceriksizliğinde mi? Yoksa talimat mı bekliyor?
Türkiye’de milliyetçi ve muhafazakâr vatandaşın birliğini ve bütünlüğünü siyasi bölünmelerden korumak gerekmez mi?
Vatanın bütünlüğü için sınır boylarında teröre karşı verilen mücadele ne kadar önemliyse, vatandaşın bütünlüğü için siyaset arenasında asgari müştereklerde birliğin ve beraberliğin tesisi için mücadele de o derece önemlidir.
Türkiye’nin bugün artık ikili bir siyaset oyununa değil görünür gerçeklik düzeyindeki tehlike ve risklere karşı birlik içinde bir siyasete ihtiyacı vardır.
Onlar kendilerini ‘aynılar aynı yerde’ diyerek bütünlerken sizler, bizlerle aynı değerler ve ülkülere inanlardan ayrı bir yol çizerek kime kazandırmış oluyorsunuz?
Bir takdiri ilahinin sonrasına hazırlanmak mıdır siyasi kurmay zekâ?
Daha aday bulamazken seçimlere tek başına gireceğim demek mi milletin yolu?
Ya da bulunan adayların sicilinin bozuk olmasına ne demeli?
Saygıyla…