Bursa, sahip olduğu zenginliklerle dünyanın en yaşanılabilir kentlerinden biri olmayı hak ediyor. Ancak her alanda olduğu gibi bunda da hakkını alamıyor.

Trafik öncelikli gibi görünse de esasen şehrin çevresel kirliliğe acil çözüm üretmesi gerekiyor.

Trafik, hava/su ve ses kirliliği, çarpık yapılaşma gibi sorunlar ile plansız sanayileşme arasında illiyet bağı var.

17 organize sanayi bölgesi bulunan Bursa’da OSB içinde ve dışında bulunan bazı tesis ve işletmelerin çevre konusundaki vurdumduymazlığı, hem vatandaşa hem de devlete bedel ödetiyor.

Halk sağlığını tehditten öteye geçen ve artık ölümcül hastalıklara neden olan çevresel kirliliğin, sağlık harcamalarındaki payı başlı başına bir araştırma konusudur.

Nilüfer Çayı’nı kimler atık su kanalına dönüştürdü herkesin malumu. Yeraltından temiz suyu çekip kirli suyu kimler salıyor herkes farkında. Basit bir tişört üretmenin çevresel maliyetinin, insanımıza verdiği zararı hepimiz biliyoruz.

İnsanımızın emeğini kullanan, havasını ve suyunu kirleten, şehirde çarpık yapılaşma ve trafik sorununun nedenlerinden biri olan vahşi sanayi gözümüzün önünde duruyor.

Fakat bilmezlikten geliyoruz. Yadsıyoruz. Alışıyoruz. Veya şikâyetçi olsak da çözüm için sihirli bir el bekliyoruz. Ayrıca kent savunmasını politik bir zemine sıkıştırıyor ve sivil kabiliyeti iğdiş ediyoruz.

Öte yandan çevre ile ilgili her hassasiyete de ‘negatif’ bir etiket yapıştırıyoruz. Oysa yeryüzünde bir Türk ve Müslümandan daha çevreci kim olabilir? Hem töremiz hem dinimiz bize çevreye uyumu emreder. Fakat biz emirleri de kendimizce kirletiyoruz.

Kıymetli okur, çevreye uyumu gündelik hayat pratiklerimize yerleştirmek zorundayız. Ancak o zaman itirazımız kıymet bulur. Ama bu uzun vadeli bir sosyal tecrübe birikimiyle sağlanabilir.

Kısa vadede yapmamız gereken görünürdeki ana kirleticileri ıslah etmektir. Bakınız özellikle kentin doğusu, Gürsu ve Kestel hattında, akşam saatlerinde gözlenen hava kirliliği, yalnızca insan değil tüm canlı türlerini tehlikeye düşürecek derecede vahim.

Kentin batısında da sanayinin, şehrin içinde kalması ve neden olduğu kirlilik bir şikâyet konusu…

Biliyoruz ki devlet ve yerel idare, çevresel kirlilikle mücadele ediyor. Mesela bir örnek vereyim.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü yetkililerinden aldığım bilgiye göre Bursa’da bu yılın ilk 6 ayında hava kirliliğine yönelik 463 işletme denetlendi.

Bu denetlemeler neticesinde 70 işletmeye idari para cezası uygulanırken 2 işletmeye de faaliyet durdurma hükmü verildi.

İl müdürlüğünün 6 ayda yalnızca 463 işletmeyi denetlemiş olması bir kenara neredeyse her 6 işletmeden birinde cezaya konu olacak bir uygunsuzluk bulunması ne demektir?

Sanayicimizin rekabetçiliği ucuz iş gücü ve sınırsız çevre tahribatı ile tesis ettiğini düşünebilir miyiz?

Şimdi ‘hayır, para cezası veriliyor ya düşünemeyiz’ diyebilirsiniz.

Ancak verilen para cezalarının caydırıcılıktan uzak olduğunu yadsıyorsunuz demektir. 2872 Sayılı Çevre Kanunu’na göre kesilen cezaların miktarını her biriniz ufak bir tarama ile internetten edinebilirsiniz.

Yine de bir tanesini paylaşayım.

“Hava kirliliği yönünden önemli etkileri nedeniyle kurulması ve işletilmesi yönetmelikle izne tâbi tutulan tesisleri, yetkili makamlardan izin almadan kuran ve işleten veya iznin iptal edilmesine rağmen kurmaya ve işletmeye devam eden veya bu tesislerde izin almaksızın sonradan değişiklik yapan veya yetkili makamların gerekli gördükleri değişiklikleri tanınan sürede yapmayanlara 24.000 Türk Lirası (293.188 TL) idarî para cezası verilir. Bu tesislerde emisyon miktarları yönetmelikle belirlenen sınırları aşıyorsa 48.000 Türk Lirası (586.415 TL) idarî para cezası verilir.”

“İzne tâbi tesisleri, aldıkları izin belgesinde veya yönetmeliklerde öngörülen önlemleri almadan veya yönetmeliklerde belirlenen emisyon standartlarına ve sınırlamalarına aykırı olarak işletenlere 24.000 Türk Lirası (293.188 TL) idarî para cezası verilir.”

Bu rakamlar, işletmelerin uygunsuzlukla kazandığının yanında nedir ki? O kadarını bilemeyiz.

Bence herkes kimler olduğunu bilse de devletimiz, tıpkı gıda teröristleri gibi çevreye zarar veren işletmeleri de ifşa etmelidir. Ceza ile yanlıştan dönemeyenler belki kamuoyu baskısı ile doğru yola gelir.

Kamu adına sivil denetçilik rolünün pekişmesi için bilgiye erişimin kapıları açılmalı, kesilen cezaların miktarları, denetim sıklıkları gibi konular şeffaflaşmalıdır.

Saygılarımla…