Çanakkale kent merkezinin içme ve kullanma suyu kaynağı olan 54 milyon 115 bin metreküp su kapasitesine sahip Atikhisar Barajı'nda doluluk, 26 milyon 947 bin metreküple yüzde 49,79 ölçüldü.
Tarımsal sulamada yararlanılan, bazıları çevrelerindeki ilçelere içme ve kullanma suyu sağlayan kaynaklardan Ayvacık Barajı'nın doluluk oranı yüzde 64,67'ye, Bakacak Barajı'nda yüzde 24,47'ye, Bayramdere Barajı'nda yüzde 45,11'e, Bayramiç Barajı'nda yüzde 68,2'ye, Zeytinliköy Barajı'nda yüzde 50,39'a, Taşoluk Barajı'nda yüzde 27,26'ya, Tayfur Barajı'nda yüzde 25,59'a ve Umurbey Barajı'nda yüzde 64,62'ye ulaştı.
"ÖNEMLİ BİR SU KAYNAĞINA KAVUŞACAĞIZ"
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, AA muhabirine, Çanakkale'nin uzun, sıcak, kurak bir dönemin ardından kasım ayıyla yağış aldığını hatırlattı.
Kasım ayı uzun süreli ortalamalara göre Çanakkale merkezin 2,5 katı yağış aldığını belirten Türkeş, "Kasım ayında uzun süreli ortalama 85 milimetreydi, şimdi 240,6 milimetre almış. Barajlardaki su seviyesi artmış. Bahar ayına daha emniyetli gireceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
Son yağışlarla Atikhisar Barajı'ndaki su miktarının 26 milyon 947 bin metreküpe ulaştığını ifade eden Türkeş, "Çanakkale'nin yıllık su tüketiminin 12 milyon metreküp olduğunu düşündüğümüzde, en az bir yıl çok rahat edebileceğimiz yeterli suyun Atikhisar Barajı'nda olduğunu söylemek istiyorum. Bu yıl biraz daha yağış beklediğimiz için nisan ayına kadar sistem yağışları da olacağı için benim öngörüm Atikhisar'da yaza yüzde 60-65 doluluk oranıyla gireceğiz. Bu da önemli bir su kaynağına kavuşacağımız anlamına geliyor" dedi.
"TÜRKİYE'NİN BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNDE NORMALİN ÜZERİNDE YAĞIŞ BEKLENİYOR"
Bu yıl Türkiye'nin büyük bir bölümünde normalin üzerinde yağış beklendiğini belirten Türkeş, sözlerine şöyle devam etti:
"Kuzey Atlantik salınımının negatif evresi yani Güney Avrupa ve Akdeniz'den Türkiye'ye daha fazla yağış getiren orta enlem ve Akdeniz siklonlarını bekliyorduk. Sıcaklıklar yine normallerin üzerinde. Bu normal bir eğilim küresel ortalama açısından. Tabi yağışlar aralık ayında da devam etti ancak aralıkta yağışlar biraz şiddetli oldu. Akdeniz'den gelen bir orta enlem siklonunun, bu kez batıda yani Balkanlar ve Yunanistan üzerinden Akdeniz'de, normalinden daha uzun süre kalması nedeniyle belirli alanlarda Çanakkale yöresinde olduğu gibi uzun süreli etkili yağışlara yol açtı."
Deniz seviyesi yükselmelerinin, fırtına kabarmalarının ve sellerin en fazla etkilediği alanlardan birinin deltalar olduğunu ifade eden Türkeş, buna benzer örneğin Çanakkale'nin Lapseki ilçesine bağlı Umurbey beldesinde yaşandığına dikkati çekerek, yerleşim olmaması gereken ancak geçmişte imar izni almış olan yazlıkların yer aldığı bu yerin sular altında kaldığını söyledi.
"TAŞKINLARIN BİRLEŞTİĞİ ALANLAR AFET ALANLARINA DÖNÜŞEBİLİR"
Türkiye'de özellikle kıyı ovalarında, taşkın ve delta ovalarında artık yapılaşmaya izin verilmemesi gerektiğini vurgulayan Türkeş, "Özellikle denizden fırtına kabarması aynı zamanda önceki gün yaşadığımız gibi karadan kuvvetli yağışlar nedeniyle sellerin, taşkınların birleştiği alanlar afet alanlarına dönüşebilir. Bu bir kent için de olabilir. Çanakkale eski şehir ve taşkın delta ovasının üzerinde oluşmuş. Düşünün ki aynı anda hem fırtına kabarması oldu hem de Sarıçay boyunca taşkın oldu ve Çanakkale su altında kalabilir." diye konuştu.
İklim değişikliği mücadelesinde, önlemlere ağırlık verilmesi gerektiğini dile getiren Türkeş, "Nedir onlar? Fosil yakıtlarının kullanımından hızla vazgeçmek, karbon ayak izini, su ayak izini azaltmak. Aynı zamanda iklim değişikliği afetlerinin olumsuz etkilerinden daha az etkilenecek insan sistemlerini kurmamız, iklim direngen yeşil akıllı kentler oluşturmamız, sürdürülebilir iklim direngen tarım ve su kaynakları yönetimine geçmemiz, kuraklığa hazır olmamız gerekiyor." diyerek sözlerini tamamladı.