Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:
Büyük şair, dava ve aksiyon adamı Necip Fazıl Kısakürek'i bir kez daha yad ediyorum. Necip Fazıl, Büyük Doğu davası için fikir çilesi çeken, edebiyatın her alanında eserler veren yiğit bir münevverdi. Kaleme aldığı eserleriyle, zor zamanlarda verdiği mücadelesiyle, ömrü boyunca dik duruşuyla merhum Üstadımız, deha derecesinde bir inşa ve ibda kudretine sahip, mümtaz bir şahsiyettir.
İlim, edebiyat, kültür ve sanat alanlarında ekol haline gelmiş değerlerimizin vefatları, geride doldurulması çok güç boşluklar bırakıyor. Yeni yetişen gençlerimizin üstatlarından devraldıkları emaneti daha da yücelterek kendilerinden sonrakilere en güzel şekilde teslim edeceklerine inanıyorum.
Bu ödüllerle sadece büyük şairimize vefa borcumuzu ödemek kalmıyor, Türkiye'nin değerlerine de sahip çıkıyoruz. Necip Fazıl Ödülleri ilk gündeme geldiğinde Star gazetesinden mutlaka devam ettirilmesini istemiştim. Ödüllerin kurumsallaşmasını sağlayarak gerçekten başarılı bir sınav verdi. Kültür ve Turizm bakanlığımıza ayrıca teşekkür ediyorum.
Üstat Necip Fazıl siyasi, sosyal ve kültürel bakımdan Türkiye'nin sancılı en zor döneminde yaşadı. 79 yıllık ömründe 2 cihan harbi dahil ekonomik ve siyasi darboğazlar gördü. Türk siyasetinin tüm dönüm noktalarına bizzat şahitlik etti. Ayasofya'nın kapısına vurulan zincirler en çok da kendisi Ayasofya aşığı olan üstada ağır geliyordu. O zaman ve mekan şuuruna sahip büyük bir iman ve dava adamıydı. Bir hakikat yolcusuydu.
"AYASOFYA'YI ASLİ KİMLİĞİNE TEKRAR KAVUŞTURDUK"
Tüm yasaklara rağmen 35 yıl boyunca Büyük Doğu Dergisi ve kurucusu olduğu Büyük Doğu Cemiyeti ile özellikle ilham aşılamanın gayretindeydi. O mücadelesini fil dişi kulelerde değil milletin içinde, milletiyle bilhassa gençlerle birlikte yürüttü. Anadolu'yu karış karış gezdi. İnandığı yoldan asla geri adım atmadı. Gençlikten ümidini hiçbir zaman kesmedi.
En büyük hayali olan Ayasofya'yı açma şerefine eriştik. 80 yıllık hasretin ardından zincirleri hep birlikte kırdık. Ayasofya'yı asli kimliğine tekrar kavuşturduk. Ayasofya'yı yeniden açan cumhurbaşkanı olarak anılmak bizim gönül dünyamızda şereflerin en büyüğüydü.
Biz orayı yeniden restore ediyoruz. Bunlara hiçbir şey bırakılmaz. Geldiğimiz zaman çöp, çukur, çamurdu İstanbul'du. Kendilerine nasıl İstanbul teslim ettik ortada. Onlar yine aynı hale dönüştürdüler. 31 Mart çok önemli. Yeniden İstanbul'umu asrına rücu ettirmek için 31 Mart çok önemli. Ayasofya'yı biz açtık ama onu koruyacak olanlar elbette gençlerimizdir.
Kültür sanat hayatımızın büyümesine ket vuran al gülüm ver gülüm ideolojisidir. Çok katmanlı bu ilişkilere rastlıyoruz. Hükümet olarak son 21 yılda siyasetteki vesayet sistemini bitirdik. Kültür sanat alanındaki vesayeti bitirmekte hala muvaffak olamadık. Türkiye'ye dair pek çok tartışmada bu zihniyetin karanlık yüzüne tanık oluyoruz.
Kendi dünya görüşünden olduğu için katillere teröristlere tacizcileri ülke ve millete düşmanlarına leke kondurmuyorlar. Müzik kutusu misali parasını verenin plağını çalan bu çevrelerin temel özelliği her seferinde ülkenin karşısında konumlanmasıdır. Hak ve özgürlükler konusunda ahkam keserler ama başörtüsü yasağına bir şey söylemezler.
İnsan haklarında mangalda kül bırakmazlar Gazze'de devam eden İsrail vahşeti karşısında tek kelime etmezler. Hatta Hamas'ı bahane edip Netanyahu'yu meşrulaştırmaya çalışırlar. Bunları ülkenin hayrına olan hiçbir meselede ortada göremezsiniz ama vesayetçiler adına gazete köşelerinden darbeciler adına televizyon ekranlarından sağ sola ayar verirken mutlaka görürsünüz. Bu mücadelemizden zaferle çıkacağız.
SÜPER KUPA AÇIKLAMASI
Dün gece yaşanan hadiselerden duyduğumuz üzüntüyü burada altını çizerek söylüyorum.
Biz futbol başta olmak üzere Türk sporunun tartışmalarla değil başarılarla gündeme gelmesini arzu ediyoruz. Hangi sebeple olursa olsun sporun günlük siyasi rekabetin mezesi haline getirilmesi yanlıştır, hatalıdır, sporumuza hiçbir faydası yoktur.
Dün geceden itibaren muhalefet partilerinin yaptığı açıklamaları istismar siyasetinin yeni örnekleri olarak görüyoruz.
Daha düne kadar, affınıza sığınarak söylüyorum, 'Siz Atatürk'ün askeri değil itlerisiniz.' diyenlerle el ele, kol kola yürüyenlerin bugün söylediklerinin bizim nazarımızda hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Hangi adım atılması gerekiyorsa onu yapmaktan çekinmedik, çekinmeyiz.
Ayrıntılar geliyor...