Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İstanbul Enerji Forumu'nda konuştu.
Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
Ortak gelecek, ortak hedefler temasıyla bu yıl ilk defa tertiplenen İstanbul Enerji Forumu vesilesiyle sizleri ülkemizde ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Türkiye'ye, medeniyetler şehri güzel İstanbul'umuza hepiniz hoş geldiniz. İstanbul Enerji Forumu münasebetiyle bizleri bir araya getiren Anadolu Ajansımıza ve Enerji Bakanlığımıza kalpten teşekkür ediyorum. Bu önemli organizasyona destek veren tüm kurum ve kuruluşlarımızı da aynı şekilde kutluyor. Forumun ülkelerimiz ve bölgelerimiz için başarılı geçmesini, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Gün boyunca yapılacak oturumlarda kamu ve özel sektörün üst düzey temsilcileri, uluslararası enerji kuruluşları ve akademisyenler geniş bir yelpazede kıymetli fikirlerini katılımcılarla paylaşacaklar. Enerji sektöründe Türkiye'nin rolü, enerji dönüşümünün finansmanı gibi konuların yanı sıra petrolden doğal gaza, arz güvenliğinden teknolojik gelişmelere birçok başlık inşallah burada mütalaa edilecek. Gerek sabahki oturumlara gerekse bundan sonraki oturumlara ufuk açıcı değerlendirmeleriyle katkı yapan uzmanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Forum vesilesiyle ayrıca ajansımızın hayata geçirdiği enerji terminalinin Türkçe yayınlarının resmi açılışı gerçekleştiriliyor. 2014 yılından bu yana İngilizce faaliyet gösteren enerji terminalinin yıllık yayınladığı 6 binden fazla haberle medya organları ve sektör paydaşları için referans kaynağı haline geldiğini memnuniyetle müşahede ediyoruz. Bu başarılı proje dolayısıyla da ajansımızı tebrik ediyorum. Bu tarz vizyoner çalışmaların sayısının artarak devam etmesini diliyorum.
"SAVAŞ ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIN RİSKLERİNİ GÖSTERMİŞTİR"
Enerji, ulaştırma ve haberleşme özellikle birlikte kalkınmanın lokomotifidir. Yeterli miktarda kaliteli ve temiz enerjinin uygun fiyatlarla kesintisiz temin edilmesi tüm ülkeler için kritik önemdedir. Yakın tarihte bölgemizde patlak veren krizler, enerji arz güvenliğinin ülke ekonomileri için ne kadar hayati olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. Rusya-Ukrayna arasında bininci gününü geride bırakan savaş, özellikle enerji alanında dışa bağımlılığın risklerini göstermiştir. Türkiye, savaşan her iki tarafta kurduğu dengeli ilişkiler sayesinde bu sancılı dönemi en rahat atlatan ülkelerden biri olmuştur. Buna mukabil, Avrupalı dostlarımız savaşın tetiklediği enerji krizini ilk elden hissettiler ve çok ciddi sıkıntılarla karşılaştılar.
Şunu bir defa görmemiz gerektiğini inanıyorum. Her ne kadar günümüzde enerji arzında bir kriz yaşanmıyorsa da enerji arz güvenliğinin temini noktasında her zaman hazırlıklı olmak gerekmektedir. Biz de bu anlayışla enerji politikamızı, çocuklarımızın emaneti olan tabiata zarar vermeden enerji arz güvenliğimizin sağlanması üzerine bina ettik. Enerjide sürdürülebilirliğin sağlanmasına, dışa bağımlılığın azaltılmasına, enerji maliyetlerimizin hafifletilmesine önem veriyoruz. Çünkü biz, etrafımızdaki birçok ülkenin aksine kullandığı enerjinin çoğunu dışarıdan satın almak mecburiyetinde olan bir ülkeyiz.
"DIŞ TİCARET AÇIĞIMIZIN EN BÜYÜK NEDENİ ENERJİ FATURASIDIR"
Bakınız burada fikir vermesi açısından sadece geçen yılki enerji faturamızı sizlerle paylaşmak istiyorum. 2023 yılında ham petrol ve petrol ürünleri ithalatımız 49 milyon tona, doğal gaz ithalatı 50 milyar metreküpe ulaştı. Tüm alımlar için ödediğimiz rakam yaklaşık 70 milyar dolardır. Dış ticaret açığımızın en büyük nedeni sadece bizim için değil, her ülke için ciddi bir tutar olan işte bu enerji faturasıdır. Böyle ağır bir ithalat kalemini sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı ve gelişmeyi sağlamak açık söylüyorum her baba yiğidin harcı değildir. Türkiye zor olanı başarmış ve son 20 yılda senede ortalama yüzde 5,4 oranında büyüyerek farkını ortaya koymuştur. İnşallah önümüzdeki dönemde dünya ortalamasının üzerinde büyümeye devam edeceğiz. Türkiye ekonomisi büyüdükçe, nüfusumuz çoğaldıkça, milletimizin refah düzeyi ve sanayileşmemiz arttıkça buna bağlı olarak enerji ihtiyacımız da yıldan yıla artıyor. Ekonomik büyümeden, milletimizin refahından, ülkemizin sanayileşme ve kalkınmasından taviz vermeyeceğimiz üzere elimizin altındaki bütün kaynakları harekete geçirmekten başka bir çıkış yolumuz görünmüyor.
"ÜLKEMİZİ MUHANNNETE MUHTAÇ ETMEMEKTE KARARLIYIZ"
Türkiye olarak bu gerçekler temelinde madenden petrol ve doğal gaza, rüzgardan güneş enerjisine kadar her başlıkta ülkemizin potansiyelinden en üst düzeyde istifade etmenin çabasındayız. Enerjide de tam bağımsız Türkiye hedefi ile hiçbir alanı ihmal etmeden çevreci görünümlü marjinal yapılardan gelen baskılara ve eleştirilere aldırmadan yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz. Bunun bilinmesini isterim. Kim ne derse desin, enerji dahil hiçbir alanda ülkemizi muhannnete muhtaç etmemekte kararlıyız. Allah'ın izniyle bundan da geri adım atmayacağız.
Madencilik alanında ülkemizin sahip olduğu imkanları ekonomiye kazandırmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. 2022'ye kadar yılda ortalama 55 bin metre sondaj yapılmışken son 10 yılda ortalama 670 bin metre sondaj gerçekleştirdik. Madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi hasılasındaki hacmini 4 kattan fazla artışla 2023 yılında 270 milyar liraya çıkardık. Son 22 yılda maden ihracatımız 7 kat artışla 5,7 milyar dolara yükseldi. Malumunuz, bor madeninde dünyadaki rezervin yüzde 73'üne biz sahibiz. Bu alanda yüzde 60'ın üzerinde pazar payıyla küresel ölçekte liderliğimizi koruyoruz. Altın madeninde sadece ülkemizde değil, yurt dışında da arama faaliyetleri yürütüyoruz. Niğde'deki altın sahalarından birinde 2025 yılında üretime başlamayı planlıyoruz.
"ÇIKARDIĞIMIZ DOĞAL GAZI VATANDAŞLARIMIZIN KULLANIMINA SUNDUK"
Savunma sanayii başta olmak üzere ileri teknolojide stratejik bir imkan olan nadir toprak elementlerinde kısa süre önce büyük bir keşfe imza attık. Eskişehir Beylikova'da dünyanın ikinci en büyük nadir toprak elementleri rezervini keşfettik. Bu sahadaki üretimimizi geliştirerek inşallah önemli bir tedarikçi haline gelmeyi hedefliyoruz. Fosil enerji kaynakları yükselen tepkilere rağmen enerjide hakimiyeti halen muhafaza ediyor. Türkiye hamdolsun bu alanda da çok ciddi bir atılım içerisindedir. Doğalgaz ve petrolde 4 derin deniz sondaj gemisi, 2 sismik araştırma gemisi ve destek gemilerinden oluşan dünyanın en modern arama ve üretim filolarından birini kurduk. Bundan 4 sene önce Karadeniz'de tarihimizin en büyük doğalgaz keşfini gerçekleştirdik. Deniz yüzeyinin 4 bin metre altından çıkardığımız doğal gazı çok yoğun bir çalışmayla geçen sene vatandaşlarımızın kullanımına sunduk.
"HANELERİMİZİN YARISININ İHTİYACINI KENDİ GAZIMIZLA SAĞLAYACAĞIZ"
Sakarya Gaz Sahası'nda günlük üretimimiz 7 milyon metreküpe çıktı. Diğer sahalarımızla birlikte toplam yurt içi üretimimizi günlük 8 milyon metreküpe yükselttik. Böylece 3,5 milyon hanemizin ihtiyacını kendi doğal gaz üretimimizden karşılayabiliyoruz. Sakarya Gaz Sahası'ndaki üretimin artırılması için bir tane yüzer üretim platformunu envanterimize kattık. 2026 yılında üretime alacağımız bu platform ile günlük üretimimizi 20 milyon metreküpe çıkaracağız. Yani hanelerimizin yarısının ihtiyacını kendi gazımızla sağlayacağız. Ülkemizin yanı sıra sınırlarımızın ötesinde de doğalgaz ve petrol arama çalışmalarımız sürüyor. Oruç Reis gemimiz Somali denizlerindeki üç sahada faaliyetlerine başladı. İnşallah bu çalışmalardan da müjdeli haber alacağımıza inanıyorum.
"ÜLKEMİZİN GÜNLÜK PETROL ÜRETİMİ 155 BİN VARİLİN ÜZERİNDEDİR"
Petrolde ise daha önce terör nedeniyle arama yapamadığımız bölgelerden Gabar'da tarihimizin en büyük petrol keşfine imza attık. Rezerv ve kalite bakımından üst seviyede olan Gabar'daki kuyularımızdan günlük 57 bin varil petrol çıkarıyoruz. 2024 yılında Şırnak, Hakkari, Van başta olmak üzere toplam 84 sondaj tamamladık bu sayede. 66 milyon varillik yeni rezerv keşfettik. Yurt dışındaki sahalarımızdan gelen 40 bin varille ülkemizin günlük petrol üretimi 155 bin varilin üzerindedir. Bunu düzenli olarak her yıl artırarak hedeflediğimiz yere varacağız. Bir gerçeğin hepimiz farkındayız. Enerji arz güvenliği kadar temiz enerji, verimlilik, iklim değişikliği, çevre kirliliği de artık tüm insanlığın gündemini meşgul eden hususlardır. Bakü'de düzenlenen COP29 Liderler Zirvesi'nde çevre ve iklim değişikliği meselelerinin vardığı ürkütücü boyutları bir kez daha yakından gördük.
"SÖMÜRGECİLER MİLYONLARCA MASUMLA BİRLİKTE ÇEVRE KATLİAMI DA GERÇEKLEŞTİRDİLER"
Geçtiğimiz yüzyılda bir damla petrolü oluk oluk akan insan kanından daha değerli gören materyalist zihniyetin elinden dünyamız çok çekti. Afrika'dan Asya ve Latin Amerika'ya gittiğimiz her bölgede gözünü para, altın ve gümüş bürümüş anlayışın geride bıraktığı derin acılara rastlıyoruz. Sömürgeciler sadece insanları katletmediler. Milyonlarca masumla birlikte büyük bir çevre katliamı da gerçekleştirdiler. Zümrüt yeşili ormanları, gürül gürül akan nehirleri, gölleri, havayı, suyu maddi menfaatleri uğruna ya yok ettiler ya zehirlediler ya da kirlettiler. Yedi kız kardeş denilen petrol şirketlerinin 1. Cihan Harbi başta olmak üzere son asırda insanlığın karşı karşıya kaldığı nice savaşta, darbede, çatışmada, katliamda parmağı olduğu bilinen bir hakikattir. Diktatörler, darbeciler ve zalimler eliyle enerji kaynakları kontrol edilirken insan hayatı, özgürlükler ve adalet hiçe sayılmıştır. 21. yüzyılda sömürüye ve hırsa dayalı bu acımasız sistemin devam etmesi mümkün değildir. İnsana ve çevreye gereken önem verilmeden dünyada barış ve huzur tesis edilemez.
"YENİLENEBİLİR ENERJİYE CİDDİ YATIRIMLAR YAPIYORUZ"
Unutmayalım ki kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak kadar gelecek nesillere de daha yaşanabilir, daha temiz bir dünya emanet etmek zorundayız. Biz enerji dahil her alanda insanı merkeze alan, tabiata zarar vermeyen, sorumluluk duygusunun en üst düzeyde olduğu bir politika benimsiyoruz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesi, enerji ile ilgili yürüttüğümüz bütün çalışmalarda temel referans kaynağımızdır. Son 22 yılda temiz ve yenilenebilir enerjiye ciddi yatırımlar yapıyoruz. Rüzgar, jeotermal, güneş, nükleer gibi alanlarda dev projelere imza atıyoruz. Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerjinin payını yüzde 60'a yükselttik. Bu oranla Avrupa'da 5, dünyada ise 11. sıradayız. Hedefimiz 2025 yılında Avrupa'da ilk 3'e, dünyada ise ilk 9'a girmektir.
"MİLLETİMİZİN 70 YILLIK HAYALİNİ GERÇEĞE DÖNÜŞTÜRÜYORUZ"
Şu an 31 bin megavat olan rüzgar ve güneş enerjisi kurulu gücümüzü inşallah 2035 yılında 120 bin megavata yükselteceğiz. Nükleer enerjinin iklim krizi üzerinde olumsuz etkisinin bulunmaması bizi bu temiz kaynağa yönelten sebeplerden birisidir. Akkuyu Nükleer Güç Santrali projemizle temiz enerji yanında milletimizin 70 yıllık hayalini de gerçeğe dönüştürüyoruz. Akkuyu tümüyle devreye girdiğinde Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacak ve böylece yıllık 7 milyar metreküp doğalgaz ithalatı ile 35 milyon ton karbon salımını önleyecektir. Sinop ve Trakya Nükleer Güç Santrali projelerimize ilave eden küçük modüler reaktörlere yönelik çalışmalar da yürüyor. Nükleer enerjide 2050 senesinde inşallah 20 bin megavatlık bir kapasiteye ulaşmayı hedefliyoruz.
Burada şu hususun da altını çizmek arzusundayım. Biz enerji kaynaklarını asla bir rekabet, çatışma ve sömürü unsuru olarak görmüyoruz. Enerji hatlarının sadece enerji değil, istikrar, güvenlik, huzur ve refah taşıması gerektiği kanaatindeyiz. Buna göre Türkiye 7 doğal gaz boru hattı. İkisi yüzer, 4 LNG tesisi, 15 giriş noktası ve diğer avantajlarıyla dünyanın önde gelen enerji ticaret merkezlerinden biri olma imkanına ziyadesiyle sahiptir. Bu vesileyle 15 Ağustos 1974'ten beri enerjiyi ülkemize ve geleceğe taşıma misyonuyla çok stratejik faaliyetler yürüten BOTAŞ'ımızın 50. kuruluş yıldönümünü tebrik ediyorum. BOTAŞ çalışanlarımıza, ülkemize ve ekonomimize katkıları değer için teşekkür ediyorum.
"KAYNAKLARIMIZI SINIRSIZCA HARCAYARAK HİÇBİR YERE VARAMAYIZ"
Enerji konusunda şu kritik noktayı da gözden kaçırmamamız gerekiyor. Enerji tasarrufu bir milletin, bir toplumun gelişmişlik, medeniyet seviyesini gösteren önemli mihenk taşlarından biridir. Biz ayrıca Peygamber Efendimizden özellikle dereden abdest alırken bile suyu israf etme emrine muhatap olan bir inanca mensubuz. Dolayısıyla enerji dahil kaynaklarımızı sınırsızca tüketerek, sınırsızca harcayarak hiçbir yere varamayız. Kullandığımız her kaynakta başkalarının da hakkı olduğunu göz ardı ederek hiçbir yere varamayız. Enerji üretimi ile eş zamanlı olarak enerji tasarrufumuzu da artırmak, israfı önlemek, sorumluluk duygusuyla hareket etmek mecburiyetindeyiz. Enerji tasarrufu noktasında tüm vatandaşlarımdan azami hassasiyet beklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
"CHP'NİN ENERJİ HAMLELERİMİZLE İLGİLİ KARIN AĞRISI BİR TÜRLÜ GEÇMEDİ"
Türkiye'ye son 22 yılda cumhuriyet tarihinin altın yıllarını yaşatmış bir iktidar olarak enerjide de çok daha büyük hedefler peşindeyiz. Ancak burada bir üzüntümü sizlerle paylaşmak durumundayım. Her biri birer gurur vesilesi olan tüm bu projeleri hayata geçirirken tüm bu önemli adımları atarken açık söylüyorum, milletimizden başka yanımızda kimseyi bulamadık. Muhalefet bu sevinci ve gururu paylaşmaya, buna destek olmaya ne yazık ki yanaşmadı. Nükleer enerji olmuş, doğal gaz keşfi olmuş, yeni boru hatları olmuş, doğal gaz depolama olmuş, petrol kuyuları olmuş. Maalesef bunların hiçbiri muhalefetin gündeminde olmadı. Hidroelektrik santrallerimizden, nükleer enerji tesislerimize, madenlerimizin kullanılmasından petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına kadar hiçbir gayretimize hükümetimize destek vermediler. Doğu Akdeniz'deki sismik arama faaliyetlerimizi bölgedeki rakiplerimizin söylemleriyle eleştiri yağmuruna tuttular. Karadeniz'deki keşfimize her seçim öncesinde doğal gaz buluyorlar diyerek çamur attılar. Gabar'daki petrol keşfimize adeta gölge düşürmek amacıyla akla ziyan argümanlar öne sürdüler. Türkiye'nin Somali'de, Libya'da ne işi var cümlesi bu süreçte muhalefetten en sık duyduğumuz eleştirilerden biriydi. 22 yıl boyunca aktörler değişti, genel başkanlar değişti. Ama muhalefetin, bilhassa Cumhuriyet Halk Partisi'nin enerji hamlelerimizle ilgili karın ağrısı bir türlü geçmedi.
Şimdi çıkmışlar bizi çarşıya, pazara davet ediyorlar. Biz çarşıdan, pazardan gelirken siz gidiyordunuz. Biz siyasi parti olarak çarşıda, pazarda, sokakta muhalefetten çok daha güçlü bir şekilde zaten varız. Halkımızla olan gönül bağımızı bugüne kadar hiçbir zaman koparmadık. Bundan sonra da koparmayız. Burada cevabı verilmesi gereken asıl sorular şunlardır. CHP, Türkiye'nin enerji alanında gurur kaynağı olan projelerini niçin bir kez olsun ziyaret edemedi? Akkuyu santralimizin nerede olduğundan, ne işe yaradığından, enerji arz güvenliğimize nasıl bir fayda sağladığından acaba Sayın Özel'in haberi var mı? CHP'li yöneticilerin ülkemizin enerji yatırımlarıyla ilgili kayıtsızlığının, daha doğrusu bir türlü geçemeyen hazımsızlığının gerçek sebebi nedir? Sayın Özgür Özel, bizi bir yerlere davet etmek yerine önce kendisi Türkiye'nin enerji yatırımlarını bir tanısın. Buraları ziyaret etsin. Fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olmaya gayret etsin. Yoksa halka söylediklerinin hiçbir anlamı olmaz ve olmayacaktır.
Biz muhalefetten gelen her türlü yapıcı eleştiriye açığız. Bakınız bundan sonra da samimiyiz. Laf olsun torba dolsun siyasetine de asla prim vermeyiz. Hele hele Gazi Meclis'imizin çatısı altında önceki gün şahit olduğumuz şiddet görüntülerine, kaba kuvvete kesinlikle musamahımız yoktur. Komisyon basarak üyesi dahi olmadıkları komisyonda terör estirerek muhalefet yaptıklarını zannedenler derin bir yanılgı içindedir. Biz yarım asırı bulan siyasi hayatımızın hiçbir döneminde kabadayılığa, zorbalığa ve şehir eşkiyalığına boyun eğmedik bundan sonra da eğmeyiz. Daha önce de dile getirdim, bugün tekrar vurguluyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bölücü örgütün siyasi aparatlarıyla kurduğu ve adına kent uzlaşısı dediği ittifak CHP'yi enfekte etmekte, zehirlemekte, şiddete meyilli hale getirmektedir. CHP'nin bir an önce bu kantin solculuğu alışkanlığından kendisini kurtarmasını ümit ediyorum.