Mevzusu olmayan olayın, ayıbı büyük oldu...
İlk kez bir yazımı yazarken konuya nereden girip, nereye bağlayıp, nereden çıkacağımı bilemiyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi, mevzu şu diyebileceğim bir durum olmadan bile isteye yaşanılan bir iletişim kazasını yazmak istiyorum. Ve inanın bana, bu satırları yazarken hicap duyuyorum.
***
Şöyle ki; geçtiğimiz gün Antalya’da bir okul müdürü ile sabah saat 09.30’da okul telefonundan iletişim kurmak istedim. İlk 30 saniyesi memurdan Müdür Bey’e bağlanmam sürdü. Diğer 30 saniye ise kendimi hatırlatmak ve tanıtmakla geçti. Ve gelelim diğer 30. saniyeye… O arada ise, bir gün önce yaşanan bir olayla ilgili görüşme sağlamak isterken şu muameleye maruz kaldım: Bağırarak, “Sen kim oluyorsun da bana hesap soruyorsun? Sen kimsin?”
Telefonun karşısındaki kişiye henüz cümlemi tamamlamamışken, benim hesap sormak için aradığımı nereden çıkardığını merak içindeyim doğrusu... Şimdi bana kim olduğumu aşağılayıcı bir üslupla ve üst perdeden sorup, sorduğu sorunun da cevabını almadan telefonu yüzüme kapatan Müdür Bey’e, şahsımın kim olduğunu yazarak kendimi tanıtmak istiyorum, müsaadenizle...
***
Ben Eylül Ayça Karakuş. Kimliğim ne olursa olsun, iletişime geçmek için aradığım bir yönetici, idareci, bir devlet memuru tarafından yüzüme telefon kapatılmasını asla kabul etmeyecek biriyim. İnsanım, kadınım, anneyim, dahası bu hayata; yazdıklarıyla, ürettikleriyle, kitaplarıyla, bazen bir sözü, bazen bir tebessümü, bazen ise küçük bir dokunuşuyla değer katan biriyim. Ailemden aldığım terbiyeyle saygı ve sevgiyi her daim yaşayan ve yaşatan biriyim. Sınırlarını bilen, haddini bilen, ne zaman çerçevenin içinden dışına çıkacağını bilen ve her şeyden önemlisi niyetinin ne olduğunu bilen bir kadınım.
***
Sizi ararken de niyetim belliydi. Mevzu her ne olursa olsun, kurumun telefonundan ulaşan bir kadına uyguladığınız tavır, üslup, tutum bir devlet memuruna yakışmıyor. Kırk yaşındayım, mesleğim gereği birçok insanla iletişim kuruyorum. Yeri geliyor, sağlıklı iletişim sağlayamadığımız durumlar da oluyor ama böylesini ben hiç görmedim. Üzgün ve şaşkınım!
***
Şaşkınlığım, üzüntümü bastırıyor. Gerçekten aklım almıyor. Bir okul müdürünün, telefonun ucundaki bir kadının yüzüne telefonu kapatmasını ben anlayamıyorum. Gün içinde şöyle bir düşündüm: Acaba, telefonu yüzüme kapattıktan sonra durup bir düşünmüş, bir dinginlik gelmiş de Müdür Bey kendine şöyle bir cümle kurmuş mudur? “Ben az önce Eylül Hanım’ın yüzüne telefonu kapattım. Keşke böyle bir hamlede bulunmasaydım...”
***
Hani hepimiz insanız ya, etten kemikten varlıklarız. Olur ya öyle; güne kötü başlarız, öfkesini bir başkasından çıkarırız ve sonrasında ise bir pişmanlık hali sarar ruhumuzu ve iki elimizin arasına başımızı alıp kendimizle bir yüzleşiriz...
***
Gerçekten, yüzüme telefonu kapattıktan sonraki ruh halini merak ediyorum. Ben, yeterince kim olduğumun izahını buradan yaptım diye düşünüyorum. Şimdi ben size soruyorum: Siz kim oluyorsunuz da benim yüzüme telefonu kapatıyorsunuz, Müdür Bey?
Önümüzdeki hafta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Kadınlar Günü arefesinde suratıma tokat gibi yediğim bu olayı asla unutmayacağım... Sevgi ve saygılarımla...