Ergani ilçesinde 1964'te başlatılan ve günümüze kadar aralıklarla devam eden Çayönü Tepesi'ndeki arkeolojik kazı çalışmaları devam ediyor.
Dünya uygarlık tarihine ışık tutan, göçebelikten yerleşik yaşama, avcılık ve toplayıcılıktan üreticiliğe geçilip tarıma ilk başlanılan yerler arasında bulunan alanda, tarihi eserlerin gün yüzüne çıkarılması için çalışma yürütülüyor.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Çanakkale Uygulamalı Bilimler Fakültesi Müzecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Sarıaltun başkanlığında yapılan kazı çalışmalarında, 34 işçi ve 14 arkeolog çalışıyor.
Kazıda, işçilerden 30'u, arkeologlardan da 10'u kadınlardan oluşuyor.
"KAZI ÇALIŞMASINA HEMEN ADAPTE OLDULAR"
Doç. Dr. Sarıaltun, Çayönü Tepesi'ndeki kazıların çok fazla veriye ulaşılması bakımından bilim dünyası açısından önemli olduğunu söyledi.
Çayönü'ndeki kazı çalışmalarının kadın olan Prof. Dr. Halet Çambel tarafından başlatıldığını anımsatan Sarıaltun, Çambel'in sadece kazı çalışmaları yürütmediğini aynı zamanda yerelin kalkınmasıyla ilgili birçok yenilik ortaya koyduğunu belirtti.
Çambel'in bu çalışmalarını devam ettirmek istediğini anlatan Sarıaltun, 2024 yılı kazı çalışmalarına kadınların fazla olduğu işçilerle başladıklarını kaydetti.
Kazıda işçi olarak çalışan kadınların daha önce tarımla ilgilendiğini ve bazı dönemlerde mevsimlik işçi olarak çalıştığını ifade eden Sarıaltun, "Genelde en yakın köylerle çalışıyorduk ve bunlar erkek işçilerden oluşuyordu. Kadınlar yoğun değildi. Bu yıl ise kadınlarla çalışmak istememizin sebebi 1964'e dayanıyor, çünkü bir kadın eliyle çalışmalara başlanan bu yerin kadın eliyle devam edilmesinin daha anlamlı olacağını düşünüyoruz. Kadın tarım işçisi olmalarından dolayı toprağa ve araziye çok uygunlar. Çapa yapmayı zaten biliyorlar ve bu nedenle bir eğitim vermemize gerek kalmadı, kazı çalışmasına hemen adapte oldular" diye konuştu.
"ÇOK KÜÇÜK BOYUTTAKİ BONCUKLARI DAHİ ELEK YAPMADAN TOPRAĞI KAZARKEN BULUYORLAR"
Yerel kalkınmaya önem verdiklerini dile getiren Sarıaltun, kadınların bu sayede aile ekonomilerine katkı sağladığını anlattı.
Sarıaltun, şöyle devam etti:
"Kadınlara imkanlarımız doğrultusunda burada alan açmaya çalıştık. Bu kadınların özellikle aile bireyleriyle aynı alanda çalışmasını önemsedik. Kadınların kültürel miras bilincini artırıyoruz. Bulundukları sahada arkeoloji ile ilgili bilgi birikimi oluşuyor. Dolayısıyla doğal olarak hanelerinde, çevrelerinde başta çocuklar olmak üzere herkese kültürel miras ile ilgili bilgi aktarımı yapıyor. Bu da kültürel mirasın korunması açısından dolaylı etki ediyor. Evlerinde pirinç taşını ayıklayan kadınlar burada toprağın içindeki en küçük buluntuyu dahi bulabiliyor. Bu sene boncuk buluntularımızın artmasının sebebi bu kadınlar. 4-5 milimlik çok küçük boyuttaki boncukları dahi elek yapmadan toprağı kazarken buluyorlar. Kadınlar evde pirincin taşını ayıklarken, çapa yaparken deneyimliler ve bunu da arkeolojiye uyarladılar."
"TARIM İŞÇİSİYDİK ŞİMDİ TARİH İŞÇİSİ OLDUK"
Çalışmalarda yer alan 4 çocuk annesi Kadriye Alaca (37) da daha önce mevsimlik tarım işçisi olarak farklı illere çalışmaya gittiklerini söyledi.
Kazı çalışmaları sayesinde evlerine yakın bir yerde çalışma imkanı bulduklarını belirten Alaca, "Sabah geliyoruz, öğleden sonra da eve gidiyoruz, yemeğimizi yapıyoruz, çocuklarımıza bakıyoruz, ev işlerimizi yapıyoruz. Sabah tekrar heyecanla buraya geliyoruz. İşimizi çok seviyoruz. Dışarıya gitmek, yolculuk yapmak çok zordu. Biz kadınlar topraktan çok iyi anlıyoruz. Kazdığımızda bir şey çıkınca çok mutlu oluyoruz. Tarım işçisiydik şimdi tarih işçisi olduk. 3 aydır bu işi yapıyoruz ve zor bir iş değil." ifadelerini kullandı.
"TOPRAĞI İĞNE OYASI İŞLER GİBİ İŞLİYORUZ"
4 çocuk annesi Aysel Gezer (46) ise mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönemde çok zorlandığını kaydetti.
Evlerine yakın bir yerde ve tarihi bir alanda çalışmanın kendilerini mutlu ettiğini anlatan Gezer, "Biz toprağı iğne oyası işler gibi işliyoruz. Herhangi bir tarihi eser, taştan kolye, küpe, toka bulunca hocalarımıza veriyoruz. Onlar da çok mutlu oluyor, biz de çok mutlu oluyoruz. O mutluluk bize yeter. Aynı oya işler gibi ince iş, elimizden geleni yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
Gülistan Gök (35) de 3 çocuk annesi olduğunu, daha önce çiftçilikle uğraştığını, pamuk işçisi olarak çalıştığını söyledi.
Kazı çalışmasında ince detaylara baktıklarını kaydeden Gök, "Boncuk, küpe, yüzük buluyoruz ve çok seviniyoruz. Evimize vaktinde gidip çocuklarımızla ilgileniyoruz. Daha önce televizyonda izliyorduk, merak ediyorduk, 'Acaba bunlar ne buluyor' diye. Şimdi ise biz de bir şeyler buluyoruz ve mutlu oluyoruz. Çocuklarımın arkeolog olmasını isterim." diye konuştu.