Futbolu sevmem.
Futbol üzerinden edilen kavgaları, yaratılan algıyı, ona atfedilen büyüklüğü de hiç sevmem.
Futbolun ayrıştırdığı insan kolonilerini, yarattığı mecburi ekonomiyi, ortaya koyduğu şovu, oluşturduğu o deli edici illüzyonu, kardeşlik dışında her şeye salça olması halini de hiç ama hiç sevemem
Büyük kulüplerin kamu kurumları üzerindeki baskılarını, devletlerin futbola müdahalelerini, onlarca yerden gelirleri olmasına rağmen bir şekilde kasalarının boşaltılması ve gün sonunda o boşalan kasanın vatandaşın vergileriyle dolmasını, sivil halkların sanki dünyada yeterince savaş yokmuş gibi bir de futbol yüzünden birbirlerine düşman olmalarına ise fena hale öfkelenirim hatta tahammül de edemem…
Futbola harcanan o devlet bütçesi büyüklüğündeki gibi paraları, bu paraları kazanmak için tevessül edilen yolları ise hiç onaylamam.
Tüm bu yazdıklarım belki evrensel futbolun anatomisine uygun olmayabilir ancak kabul edelim ki bizim ülkemizde dejenere olmuş, birleştirmek yerine bölüştüren bir futbol anlayışı var ve maalesef her sporcumuz ya da spor insanımız da Atatürk’ün dediği gibi ‘zeki, çevik ve ahlaklı ‘ değil, maalesef!
Ancak her şeye rağmen EURO2024 kapsamında milli takımımızın oynadığı futbol maçlarında dünyaya karşı belki de uzun yıllar sonra tek yürek oluşumuzun da önemini kenara koyamam.
Futbolu sevmeyen benim bile Avusturya galibiyeti sonrasında sokaklara çıkıp arabayla Tarkan’ın ‘arar bulurum’ şarkısıyla coşmam söz konusu olmuşsa, sevinç ve mutluluktan sahiden ‘zırdeliye’ dönmüşsem, bu milli takımın hepimizde yarattığı ‘birlik’ algısı kadar belki de ilk kez hissettiğim futbolun birleştiriciliği kısmını istemeden de olsa hissetmiş olabilirim.
Fakat orada bir dururum.
Çünkü sadece ülkemdeki 85 milyonun tek yürek, tek millet olduğu değil, dünyanın neresinde olursa olsun Türk olan, Türk hisseden, soyunda, atasında Türklük bulunan, nüfus kâğıdında yazmasa bile tarihinde bir cümle bile olsa geçmiş olan yüz milyonlarca insanın da kalbinin bizimle attığına eminim hatta ispatlarım da.
Dolayısıyla belki uzun yıllar tekrarı olamayacak bir duyguyu bize yaşattığı için tüm milli takım kadrosuna, oyuncusundan masörüne, aşçısından top toplayıcısına kadar herkese çok teşekkürler.
Kaybettiğimiz duyguların bir maçta yeniden yeşermesi, diplerde bir yerlerde o duyguları nasıl da özlediğimizi göstermiyor mu?
Ülkemdeki bu ayrışım ikliminden herkes bunalmış, yorulmuş ve bir araya gelmek için bahane arıyor gibi görünmüyor muydu?
Ve EURO 2024 buna ilaç, milli takımımız da çare olmadı mı?
Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığını gördüğümüz Hollanda maçından sonra ise bu duygu, bizimle beraber değil mi hala?
Sevgili okur,
Bir maçla bizi birleştirebilen ve özlediğimiz duyguları yaşatan bu iklimin bozulmaması için futbolu sevmeye bile razıyım.
O yüzden
Bize yaşattığınız duygular için
Teşekkürler ‘Bizim Çocuklar’