“Giresun Valiliği, açık alanda alkol tüketimine yasak getirdi.”
Kamuoyuna yansıyan bu uygulamadan dolayı Giresun Valisi Mehmet Fatih Serdengeçti’yi kutluyorum.
Elbette bazılarımız bu adımı eleştirebilir, karşı durabilir. Onlara da iyi örnekleri referans alarak geliştirdiği savunu dolayısıyla saygı duyuyorum.
Fakat ben, bu konuya çok yönlü bakılması gerektiğini düşünerek olumlu ve hatta örnek olması gereken bir düzenleme olarak görüyorum. Bursa’da da uygulanmalı fikrini savunuyorum.
Neden?
Birincisi toplumun huzurunu öncelemeliyiz.
Bunu kendi hayatımdan örneklemek isterim.
Evimin önündeki pazar alanına haftanın her günü akşam saatlerinde farklı araçlar geliyor. Son ses müzik açılıyor. Biralar içiliyor. Gecenin geç vakitlerine kadar ‘sinkaf’ içeren yüksek tonlu konuşmalar oluyor. İçilen onca alkol sonrası sıkışan mesane çoğunlukla duvar dibine bazen de hiç utanmadan ulu orta boşaltılıyor. Üstelik bunu yaptıkları yerde her hafta pazar kuruluyor, yani meyve/sebze/gıda satılıyor.
Düşünün ki tüm bunlar evinizin önünde yaşanıyor, ne yapardınız?
Müdahale edeyim deseniz karşınızda 6-7 tane sarhoş var. Polis çağırsanız, hiçbir şey yapamıyor zira yaptıkları suç kapsamına girmiyor. Şikâyet çözüm olmuyor.
Gürültüden uyuyamıyorsunuz. Bebeğinizi uyuttunuz, beşiğine koydunuz ve dar sokağınızda egzoz patlata patlata geçen motosikletli her şeyi mahvetti.
Burada ifade etmek isterim ki şu mahalle aralarındaki dar sokaklarda egzoz patlatanların masum ve saf çocuklar olduklarına inanmıyorum. Biraz komplo teorisi gibi gelebilir ama bence bunları yapanlar Kandil’den talimatlı asalaklar.
***
İkincisi bağımlılıkla mücadele etmeliyiz.
Şayet kendimize medeni ve çağdaş diyorsak sağlıklı toplum yapısı için her türlü bağımlılıkla mücadele alanını genişletmeliyiz.
Sigara kullanımının ilkokul, alkol kullanımının ortaokul seviyesinde olduğu artık görülüyor. Uyuşturucuya değinmiyorum bile.
Çocuklarımızı bağımlılıktan nasıl koruyacağız? Hiç şüphesiz bazı soysuzların böyle bir derdi yok!
Çocuk oyun parklarının bulunduğu yeşil alanlarda alkol alanlar, sigara içenler tüm pisliklerini geride bırakıyor. Küçük yaşta bu kirliliğe maruz kalan çocuklar büyüdüklerinde zihinlerine yapışmış bu ezberi nasıl uygulamasın?
Okul etrafında, çocuk oyun alanlarının bulunduğu noktalarda, çocuk hastanelerinin yakınlarında, AVM giriş ve çıkışlarında sigara ve alkol kullanımına müsaade edilmemeli, etkin mücadele yürütülmeli.
***
Üçüncüsü güvenlik zafiyetine geçit vermemeliyiz.
Kahraman Türk Polisi, her birimiyle bu konularda elinden gelenin fazlasını yapıyor. Buna eminim.
Ancak özellikle ‘alkol kontrollerinin, bilindik alkollü mekân güzergâhları üzerinde yürütülmesi’ gibi bir yaklaşım var.
Oysa dışarda alkol tüketenler hem daha fazla hem de kontrolsüzler. Buna yine gözümün önündekilerden örnek vereyim; 3-5 şahıs akşam 20.00 sularında evimin önündeki pazar alanına geliyor, gece 01.00’a kadar alkol alıyor. Çevreye verdiği rahatsızlık dolayısıyla şikâyet ediliyor. Kolluk geliyor ve ilgili şahıslara ‘gidin başka yerde için’ diyor. Yaklaşık 5 saattir alkol alan şahıslar arabalarına binip gidiyor…
Bu noktada sorarım size: Trafik canavarı nedir?
Bir de bu alkollü tipler ister motosiklet ister otomobil olsun araçlarına bindiklerinde de tepkilerini egzoz patlatarak gösteriyor. Hele motosikletlilerin yaptığı tam bir terör.
Kuşkusuz istisnaları da ayırmak, konuya toptancı yaklaşmamak gerektiğini de belirtmek isterim. Alkol alıp efendi gibi içip gidenler de var. Diğerlerinin yanında onlar baş tacı…
Ayrıca toplumsal güvenlik açısından baktığımızda yine asayiş olaylarında sigara/alkol/uyuşturucu bağımlılığının öne çıktığı görülüyor.
Taciz, hırsızlık, gasp, cinayet vakalarında zanlı ya da maktulün çoğunlukla bu anlamda bir arazı bulunuyor. Ayrıca açık alanlarda alkol alanlar çevreyi kirlettiği gibi diğer canlıları da terörize ediyor.
Sokak kedilerine şişe atan mı ararsın, köpekleri tekmeleyen mi?
***
Lütfen düşünün, karşımızda bir kişi önce kendine, sonra çevre/doğaya, ardından sokak canlılarına ve nihayetinde de insanlara zarar veriyor ve biz tüm olan biteni seyrediyoruz.
Her türlü olumsuz sonuçlar doğurabilecek bu durumu, ‘özgürlükler’ başlığında değerlendirmek mümkün mü?
Kişisel olarak kimsenin evinin önüne gidip arabamın teybini yüksek seste açıp bira içerek bağıra bağıra sohbet etmem ve ulu orta ‘sintine’ bırakmam… Haliyle kendime hak ve özgürlük görmediğimi kimseye de göremem…
Ama topluma rağmen toplumcu da olunmaz. Yani toplumun talebini de yadsımamak gerekiyor. Mevcut ekonomik koşullarda eğlenmek için bir mekâna gidemeyenlerin bulduğu en ucuz eğlence yöntemini topyekûn ortadan kaldıralım demek de bugünün aklının ulaştığı seviyeye haksızlık olur.
Dışarıda alkol almak isteyenler için kentin periferinde yerler önerilebilir. Yeter ki mahalle arasında olmasın, trafiğe alkollü çıkılmasın…
O da mı olmadı, gidin evinizde için kardeşim!
Ağzıyla içenlere saygıyla…