Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, cuma akşamı Bursa iş dünyası ile bir araya geldi.
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) ev sahipliğindeki programdan sanayicinin beklediği mesajlar çıktı.
BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay’ın ‘mevcut üretim sahalarının yetersizliği’ vurgusu karşılık buldu.
Bir başka deyişle Burkay’ın yeni yatırımlar ve mekânsal planlama çağrılarına yanıt geldi.
Bakan Kacır’ın, basına kapalı toplantıda “Bursa’da da hem mevcut sanayi alanlarını büyütmeyi hem de kenti depreme hazırlayacak bölgeleri oluşturmayı amaçlıyoruz” dediği kamuoyuna yansıdı.
Hatırlanacağı üzere 19 Ocak tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan karar ile Bursa’da 3 milyon 840 bin metrekarelik alanın orman vasfı kaldırılmıştı.
Bu açıklamayla Gürsu’nun Dışkaya, Kestel’in Çataltepe ile İnegöl’ün Tokuş, Kozluca ve Yeniyörük mahallelerinde orman dışına çıkarılan alanlara ne yapılacağını kestirmek zor değil.
Başkenti temsilen Bakan Kacır’ın Bursa’ya yönelik bu açık irade beyanının kentte nasıl karşılık bulacağını zaman gösterecek.
‘Mevcut sanayi alanları büyürken yenileri kurulacak mı?’ sorusu henüz yanıtsız.
Örneğin Kestel Soğuksu’daki OSB girişimlerinin nasıl neticeleneceği de merak ediliyor.
Ya da NOSAB, Doğanköy’ü daha ne kadar bekleyecek?
Veya Nilüfer’de 10’uncu OSB, Çalı’da mı Görükle’de mi kurulacak?
***
Söz konusu sanayi olduğunda Bursa denince diğer tüm iller küçülüyor…
Malum hem kapasitesi hem potansiyeli hem de tecrübesiyle sanayinin ilk adresi olma özelliğini koruyor.
En fazla OSB’ye ev sahipliği yapan il olarak Bursa’da aynı zamanda OSB statüsünde olmayan ancak OSB kadar genişlemiş sanayi alanları da bulunuyor.
İşin açığı ben sanayinin OSB dışı alanlarda mantar gibi türemesindense kapsayıcı bir planlama ile doğru yerlere konumlanmasından yanayım.
Fakat, doğru konumu neye göre belirleyeceğiz?
Arsa toplama ve kapatma temelli rantsal bölüşüm hesaplarına göre mi? Yoksa kentin gerçekliğine göre mi?
Olması gereken elbette ki şehrin mevcut durumunu kötüleştirmeyecek aksine rehabilite edecek bir sanayi dönüşümüdür.
Verimlilik, sürdürülebilirlik ve çevre odaklı bir sanayi yaklaşımını yaygın kılmak, günümüz şartlarının olmazsa olmazıdır.
Aynı zamanda ihracat ve istihdamı büyütme gayesiyle ‘yüksek teknolojiyi’ üretir konuma erişmek de temel hedeflerden biri olmak zorundadır.
Ahkam kesme kolaycılığından değil aksine sahada görüneni yansıtmak üzere ifade ediyorum ki bugün Bursa sanayisi, bırakın sürdürülebilirlik ve çevresel niteliği verimlilikten bile çok uzakta, ihracatı yerinde sayar halde ve istihdamı ise SOS verir durumda…
Halihazırda belli başlı sektörlerde işçi çıkaranlar olduğu gibi işçi çıkarmak için takvimi kollayan sanayicilerimiz de var.
Emek kesiminde seçim sonrası işsizlik baskısının artacağı yaygın bir kanaat oldu ki bunu dillendiren sermaye sahipleri de bulunuyor.
Devlet teşviki ve desteği ile geçinenleri saymıyorum bile…
Öyleyse sanayi alanları neye göre ve nasıl büyüyecek?
Kentin ortak menfaatleri, kentlinin refahı ve kalkınması için mi?
Toplumun gelişimi ve ilerlemesine katkı koymak için mi?
Değilse ne için?
Hiç şüphesiz Ankara, bu hesapları görüyor ve yapıyordur. Fakat bir de Bursa’nın gerçekliği ve iradesi var. Sanırım o da 31 Mart’tan sonra kendini daha net gösterecek.
Saygıyla…