Bilge Lider, özellikle birkaç gündür Diyarbakır’da bir caddeye adının verilmesi üzerinden başlayan Şeyh Said tartışmalara son noktayı koydu:
“TBMM’nde Kürtçe konuşma yapılması, buna müşfik ve müsamahakâr davranış gösterilmesi, ayrıca bir haine karşı son zamanlarda artan ilgi ve yapılan övgülerdir.
Dil demek millet demektir.Türk milletinin ve Türkiye’nin dili Türkçe’dir.Türkçe’miz istiklalimizin ve milli birliğimizin kemer taşıdır.
TBMM’de Türkçe dışında konuşma yapmak, buna göz yummak Türkiye’ye ve bin yıllık kardeşliğimize yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Herkesin anadili saygındır.Kürt kökenli kardeşlerimizin Kürtçe konuşması bizi rahatsız etmeyecektir.Bu bizim zenginliğimizdir.Fakat anadil bahanesi altında Türkçe’nin melezleşmesine müsaade etmemiz düşünülemeyecektir.
Dilde başlayan bir çözülmenin nerelere kadar ulaşacağını son 1,5 asırlık tarihimize bakan her uyanık şuur hemen görecek ve kaygımıza hak verecektir.
Türkçe’miz şerefimiz, anamızın ak sütü, varlığımızın sancağı, geleceğimizin güvencesi, bekamızın canevidir.Bununla eşzamanlı olarak bir isyan elebaşının adeta bir kahraman olarak tanım ve telaffuzu sabır taşımızı çatlatmıştır.
Tarih ve milletin huzurunda söylüyorum; Hınıslı Said bir vatan hainidir, yaşadığı dönemin terörist başıdır, katildir, canidir, emperyalizmin uşağıdır.
Piran’da askerlerimize saldıran, halkı isyana teşvik eden,Genç, Palu, Elazığ, Silvan, Lice, Varto işgaline kalkışıp Diyarbakır’ı ele geçirmek için saldırı düzenleyen, eğer bu işgal başarılı olsaydı İngiltere’den sözde Kürdistan için destek isteyeceğini itiraf eden bir soysuza kim övgü yağdırıyorsa onunla aynı çukurdadır.
Onlara dikkat ediniz, kalpleri milletle çarpmaz, gözleri milletle yaşarmaz, göğüsleri milletle kabarmaz.
2014 yılında Şeyh Said isminin Diyarbakır’da bir bulvara verilmesi, en başta Diyarbakırlı kardeşlerime ağır bir hakaret ve saygısızlıktır.Çünkü teröristlerin geçim kapısı Türk ve Kürt düşmanlığıdır.Bunlar kan içen vampirlerdir.
Şeyh Said silahlı ayaklanmasında askerlerimiz, yöre insanımız şehit olmuş ve yaralanmış, gasp, yağma ve hırsızlıklarla genel asayiş bozulmuştu.
Allah’a çok şükür kahraman Türk askeri ayaklanmayı bastırmış ve ayaklanan teröristlerin başını ezmiş; Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan 80 sanıktan 48’i 1925 yılının 28 Haziran’ı 29 Haziran’a bağlayan gecesinde darağacına çıkarılmıştır.
Şeyh Said’in damadı Melekanlı Şeyh Abdullah’ın son sözleri bakınız nasıldı:‘Gazetecilere dönüp yazın dedi, biz bu hainlere uyduk, başkası uymasın.’
Damadının hain dediğine bugün kahraman diyenler aynı ihanetin yolcularıdır.
CHP Genel Başkanı’nın, bir televizyon kanalında yaptığı ‘bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunlarının kalbini acıtıyorsa o acıya saygılı olmak gerekir’açıklamasının neresini düzeltelim? Aziz Atatürk’ün mirasının yağma edilmesini, hatıralarına ihanet edildiğini daha nasıl anlatalım?
Ne acısı, neyin acısı, unutulmasın ki, hainlere acıyan Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ne teröristlerin penceresinden bakan çürümüşlerdir.
CHP Genel Başkanı şehitlerimizin acısını ne yapacak? Nasıl izah edecek? Nereye koyacak?
Pençe-Kilit Harekât Bölgesinde Şeyh Said’in gayri meşru çocukları tarafından şehit edilen 25 yaşındaki Teğmen Eril Alperen Emir evladımızın 13 Aralık günü cenazesine katılıp,
Sonra da koşa koşa DEM isimli PKK aparatının ayağına giden CHP Genel Başkanı’nın, bir gün içinde hep üzgün görünüp hem de gülücükler saçması korkunç bir ikiyüzlülük değil midir?
Peki Alperen evladımızın acısıyla kavrulan muhterem ailesine, silah arkadaşlarına ve milletimize CHP Genel Başkanı saygı ve samimiyet gösterecek mertliğe ve vicdana sahip midir?
Şark İstiklal Mahkemesi Başkanı Merhum Mahzar Müfit Kansu’nun şu sözleri bizim de sözümüzdür:
‘Döktüğünüz kanların, söndürdüğünüz ocakların cezasını adalet sehpasında hayatınızla ödeyerek hesap vereceksiniz.’
Ve o hesap sorulmuş, hainler sallandırılmıştır.”
***
Bizim için referans noktası olan Türkmen Beyi Bahçeli’nin bu değerlendirmesine, sözüm ona solcu ve İslamcı çevrelerden tepki geldiğini görüyoruz.
Meğerse İngiliz Muhipleri Cemiyeti halen faaliyetteymiş de biz bilmiyoruz!
Bir takım kendini solcu sananlar ve sözde İslamcıların feodal ağalara beslediği hayranlığın gizli yanı kalmadı.
Bu benzemezler, emperyalizm severlikte eşitlendiler!
Hep bir elden bölücülüğü yüceltiyorlar!
Neyse ki karşılarında bir büyük irade var…
Saygıyla…