KUTSALIN MEKANI

Abone Ol

İnsanlık, yaşama gücünü ve enerjisini yenilemek istediğinde kutsal mekânlara dahil olma ve bu mekânlardan mümkün olduğunca faydalanma düşüncesini hep canlı tutmuştur. Bu nedenle de kutsal olduğuna inandığı bazı mekânları ziyaret etmiş ve buraları kutsalı üreten merkezler olarak tanımlamıştır.

***

Türklerde dağlar, Gök Tanrı’ya yakın olması sebebiyle kutsal mekânlar olarak kabul edilmiş, etrafında yaşayan insanların koruyucusu olmuş tabiat varlıklarındandır. Türklerin mitoloji metinlerine bakıldığında dağın bir kült olduğunu gösteren birçok bilgi mevcuttur. Tanrıyla ilişkili ayinlerin pek çoğu dağların zirvesinde yapılmıştır, kurbanlar buralardan sunulmuştur.

Zirvesi bulutlara karışan dağlar, Tanrı mekânı olarak kabul görmüş, bu dağlara yaklaşırken veya bu dağlarda avlanırken uyulması gereken kurallar ortaya çıkmıştır. Dağlara atfedilen bu inanışların kökeninde şüphesiz Türklerin Tanrı anlayışı bulunmaktadır.

***

Türkler, yüksek olmayı tanrıya özgü bir nitelik olarak kabul etmişler, insanların ulaşamadığı yüksek bölgelere, tanrılara özgü aşkınlık, mutlak gerçeklik, sonsuzluk gibi ayrıcalıklar tanımışlar ve bu tür bölgelerin ancak tanrının mekânı olabileceğine inanmışlardır. Dolayısı ile bu bölgelere en çok yaklaşabilen dağlar, Türklerin düşüncesinde kutsallarla örülü bir kült halini almıştır.

***

Ayrıca, eski Türkler pek çok tepeye, yükseltiye bir evliya mezarı koyarak buraları adeta kişileştirmiştir. Bu mekânlar, kurban kesilen, dua edilen, kutsalla irtibata geçilen doğal tapınaklar halini almıştır. Türklerin mekânı dönüştürme veya içselleştirme faaliyetlerine örnek teşkil edebilecek mekânlardan Antalya’da birçok örnek mevcuttur. Bunlardan biri de Korkuteli’ne bağlı Kızılcadağ’dadır. Bu dağın zirvesinde kutsal olarak kabul edilen bazı yerler bulunmaktadır. Bahsettiğim bu kutsal mekanlardan birisi de tesadüfen rastladığımız eski Türklere ait bir kült alanıdır. Dağa doğru yükseldikçe sizi karşılayan eren mezarının biraz yukarısında yaklaşık 50 den fazla oboo mevcuttur.

***

Eski yazılarımda bahsettiğim Obooları kısaca hatırlamak gerekirse Abdulkadir İnan’ın ifadesi ile ,“Eski zamanlarda Orta-Asya’da, değişik sülalelere ait koruyucu ruhların hüküm sürdüğü, dağ geçitlerinde ya da dağ sırtlarında bulunan, etrafında ibadetlerin yapılıp, kurban ve adakların sunulduğu taş yığınlarından oluşmuş tepe” anlamına gelir. Bu örnekler göz önüne alındığında, kelimenin Türk lehçelerinde daha çok “ziyaretgah, mezar” gibi anlamlara geldiği ve kutsal ibadet alanını kutsal olmayan alandan ayırma gayesiyle oluşturulduğu görülür.

***

Bütün bunlardan yola çıkarak yazıma kısa bir not ilave etmek isterim, bahse konu kutsal bölgenin çevresinde de birçoğu defineciler tarafından parçalanmış, yok edilmiş kalanların da kaderine terkedildiği üzerinde çeşitli Türk damga ve sembolleri olan birçok kaya çizimi mevcuttur. Zaman ve doğal şartların zarar verdiği Türk tarihi açısından son derece büyük öneme sahip bu taştan belgeler bilinçsiz insanlar tarafından yağmalanmış, balyozlarla parçalanmış hatta dinamitlenmiş durumdadır.

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }