Ramazanla birlikte suya sabuna dokunmama yani DİL TATİLİM devam ediyor. Lakin bayram sonuna öyle güzel konular birikiyor ki okudukça şaşıracağınız olaylar var.
Ben sabırlı bir insanım ve bu sözümde duracağım. Onun için bugün önemli gördüğüm MAHREMİYET konusunu ele alacağım. Bir söz vardır, “İbadet de gizli, kabahat de” diye.
Her insanın doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez temel hakları vardır. Bunlardan biri de mahremiyettir. Beden, insanın mahremidir, dokunulmazıdır.
Bu açıdan baktığımız zaman ev ve işyeri de, kişinin mahremidir. İzni olmadığı ve hukuki bir gerekçe bulunmadığı müddetçe hiç kimsenin giremeyeceği özel alanıdır.
Kişisel bilgiler de, her bireyin mahremidir. Hiç kimse bir başkasının bilgilerini rızası dışında elde edemez ve hiçbir ortamda paylaşamaz. Hani şu KVK’da bunun için çıkarılmıştı.
İyiliğe dair bütün değerlerin öğrenildiği aile, her şahsın ve her toplumun mahremidir. Saygınlığına halel getirmeye, cumburlop dalmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
sabitelerindendir. Kişiye, zamana, mekana veya şartlara göre değişiklik göstermez. İslam’a göre mahremiyetin sınırları, Kur’an ve sünnet tarafından belirlenmiştir.
Hiç kimse dünya görüşüne göre bu alanı şekillendiremez. Mahremiyet’in sana göresi bana göresi yoktur. Her Müslüman, öncelikle kendisinin beden mahremiyetini korumakla yükümlüdür. Sonuçta bir emanettir.
Yüce Mevla, eşler arasındaki mahremiyeti anlatırken, “Eşleriniz, elbisenin bedeni koruduğu gibi sizleri haramdan koruyan bir örtüdür; sizler de aynı şekilde eşleriniz için bir örtüsünüz” buyurmaktadır.
Evet, ailede kadın ve erkek; birbirlerinin kusurlarını örten, sırlarını saklayan iki sırdaştır. Dolayısıyla Müslüman, gerekçesi ne olursa olsun eşinin özel hallerini ve çocuklarının mahremiyetini dijital mecralar dahil hiçbir ortamda paylaşmamalıdır.
Ailemizin mahrem bilgileri kahvehane ve çay sohbetlerine, magazin, eğlence veya yemek programlarına konu olacak bir alan değildir. Bu durum hem kul hakkı ihlali hem de Allah’ın haram kıldığı çirkin bir davranıştır.
Şimdi dönüp etrafımıza şöyle bir bakalım. Acaba hangimiz çoluk çocuğumuzla özel bir anımızı sosyal medyadan paylaşamıyoruz ki? Yemek yerken, tatil yaparken, doğum gününü kutlarken vs. vs.
Günümüz dünyasında, milli ve manevi değerlerimizi koruması ve yarınlara taşıması gereken televizyon, radyo, gazete ve sosyal medya gibi iletişim araçlarının bir kısmı maalesef, kötülüğün yaygınlaşmasına, zina, alkol ve kumar gibi haramların normalleşmesine zemin hazırlıyorlar.
Bunlara birde diziler, çizgi filmler ve reklamlar aracılığıyla bedenin teşhiri ile teşviki eklenince ahlaki sapkınlıklar ve cinsiyetsizleştirme (LGBT) özendiriliyor.
Ekranlardaki gündüz programları ise mahremiyet sınırlarının ihlal edildiği, tartışma ve kavgalarla aile bağlarının zayıflatıldığı, aile içinde kalması gereken bilgilerin toplumun önünde günlerce konuşulduğu bir mecraya dönüştürülmüş durumda.
Bütün bu durumlar; en kıymetli hazinemiz olan aile kurumuna zarar vermekte, özellikle de gençlerimizi yuva kurmaktan korkar hale getiriliyor.
İnanın yaşadıklarımızı, izlediklerimiz, haya, iffet ve edep gibi bizi biz yapan ahlaki ve insani değerlerin aşınmasına yol açıyor. Yüce Rabbimiz, “İnananlar arasında hayasızlığın, ahlaksızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette acıklı bir azap vardır…” diye uyarmıştır.
Hani zaman zaman yazılarımda, “Biz hangi vaki bu hallere geldik” diye yazarım. Evlerin kapılarının kilitli, perdelerinin örtülü olduğu zamanlardan, insanların, ailesinin veya tanımadığı kimselerin mahremlerini rahatlıkla paylaştığı bir döneme geldik maalesef.
Böylesi bir çağda herkesin daha fazla duyarlı olma ve sorumluluklarını yerine getirme mecburiyeti vardır. Ekranlar, daha fazla izlenme ve daha fazla reyting alma uğruna kötülüklerin yayılmasına sebebiyet vermemelidir.
Herkes, gelişim seviyelerine uygun bir üslup ve örnek davranışlarla çocuklarına mahremiyet bilinci kazandırmalıdır. Sosyal medyada beğeni almak, takipçi artırmak ve maddi kazanç elde etmek uğruna mahremiyeti ihlal eden paylaşımlar yapmaktan sakınmalıdır.
Herkes, insanların özel hayatlarını araştırmaktan, onlarla ilgili yorum yapmaktan kaçınmalıdır. Dijital mecralarda mahremiyeti dikkate almadan geçirdiği vakitlerin, dünyasına ve ahiretine zarar verdiğini unutmamalıdır.
Ve bugünün son sözü Hazreti Muhammet’in (s.a.s) şu hadis-i şerifi olsun: “…Müslümanların gıybetini yapmayın ve onların gizli hallerini araştırmayın. Müslüman kardeşinin ayıbını ortaya dökenin, Allah da ayıbını ortaya döker...”