Ağaç her zaman önde gelen kutsal semboller arasındadır. Çünkü o kökleri ile yere bağlıdır, dalları ile göğe uzanır. Kalıcıdır.
Her yıl yapraklarını döküp yeniden yeşererek kendini sayısız kez yeniler. Ölümden sonra hayata yeniden dönüşün sembolüdür. Mitolojilerde dünyanın merkezinde, semavi dinlerde cennette bulunduğu anlatılan kutsal ağaç “hayat ağacı”dır.
***
Yeryüzünde ölümsüz olmayı başaramayan insanoğlu bu defa çareyi ölümden sonra dirilmeye veya ruhun ölümsüzlüğüne inanmakta bulmuş; hayat ağacı motifi bu duyguları simgelemek için kullanılmıştır.
***
Eski Türk inançlarında kutsal ağaç motifinin çok önemli bir yeri vardır. Yeryüzünün merkezinden Tanrı katına yükselen bu ağaç, yer ile gök arasındaki kutsal değnek olarak da tanımlanır. Bu değnek, gökyüzündeki ve yeraltındaki ruhların bir geçiş yoludur.
***
Eski Türk inanç sisteminde, bitki ve ağaç sembolizmi ilk yaratılış efsaneleri ile başlar. Uygur ve Kırgız yaratılış efsanelerinde hakanların ağaçtan türediklerine inanılır. Şamanistlerin en çok saydıkları ağaç kayın ağacıdır. Yakutlar ise karaçam ağacını sayarlar.
***
Altay mitolojisine göre gökyüzüne doğru çok büyük bir çam ağacı yükseliyordu. Gökleri delip çıkan bu ağacın tepesinde ise Tanrı Bay Ülgen oturuyordu. Aslında ilk dönemlerden bu yana çok değişik biçim ve yan elemanlarla birlikte kullanılan hayat ağacı motifi yaşamı, yeryüzü ve gökyüzünü birleştiren yapısı ile merkeziyetçiliği, yaşamın orta direğini ve ölümsüzlüğü işaret etmektedir.
***
Hayat ağacı aynı zamanda yedi ya da dokuz dalı ile yeryüzü ve gökyüzünü birleştirmede bir basamak vazifesi görmektedir. Bu anlamda ağaç tanrıya ulaşmada en önemli araç görevini de görmüştür.
***
Antalya’da birçok mezarlıkta fotoğrafladığım hayat ağacı motifli mezar taşları ne yazık ki yok olmak üzere. Bir ulusun hayat ağacı, kendi köklerini hissetmediği zaman çıplak, kuru bir oduna dönüşür. Kökler ne kadar zayıfsa, yapraklar ve dallar da o kadar sıskadır.
SON SÖZ
Geçmişini derinlemesine bilmeyen halkların geleceği de yoktur! Milli değerlerimizi bilmemiz geleceğimizin birinci şartıdır. Bunun için köklerimize sarılmamız ve tarihi mirasımızı idrak etmemiz zaruridir.