Haberci olduğumuz için bu tür raporlar bize sık sık geliyor. Bu rapor da bana geldi. Lider Haber izleyici bilir, diplomasi benim özel ilgi alanım. Rusya - Ukrayna savaşını da öncesinden itibaren hep takip etmeye çalıştım.
Bu nedenle hemen işimi gücümü bıraktım rapora göz atayım dedim. Açık söylemek gerekirse, kısa ve baştan savma bir metin beklentisiyle açtığım rapor, bir rapordan ziyade gerçekten en ince detayına kadar bilgi verilmiş bilimsel bir çalışma çıktı. Her satırında, süzgeçten geçirilmiş bilgiler vardı. Rapor her yönüyle, bugünkü köşeme taşınmayı fazlasıyla hak eden bir rapordu.
TEKNOLOJİNİN SAVAŞA ETKİSİ TÜM BOYUTLARIYLA ELE ALINMIŞ
"Rusya-Ukrayna Savaşı: savunma teknolojileri ve savaşın dönüşümü" başlıklı raporda savaşın kaderini teknoloji mi belirler strateji mi sorusuna cevap aranmış. Üç yıldır süren Rusya – Ukrayna savaşı, askeri doktrinler ve teknolojik uygulamalar bağlamında ele alınmış. Rapora göre savaş, yalnızca iki ülke arasındaki bir güç mücadelesi olmanın ötesine geçiyor. milli istihbarat akademisi raporunda savaş, jeopolitik dengeleri, askeri doktrinleri ve savunma sanayiinin geleceğini şekillendiren bir laboratuar olarak değerlendiriyor.
İnsansız hava araçları, elektronik harp sistemleri, hipersonik silahlar ve siber güvenlik gibi çağdaş savaş unsurlarının etkinlikleri ve savaşın değişen doğasına etkileri incelenen raporda, öne çıkan sistem, teknoloji ve kabiliyetlerin savaşta kullanımları ve etkileri inceleniyor.
Rapor özellikle ukrayna’nın Batı desteğiyle geliştirdiği esnek savunma stratejileri ve Rrusya’nın askeri teknoloji üstünlüğü kurma çabaları, günümüzde modern savaşın doğasına ışık tutuyor.
TEKNOLOJİK ÜSTÜNLÜĞÜN TEK BAŞINA ZAFERİ GARANTİLER Mİ?
Yayınlanan raporda, teknolojik üstünlüğün tek başına zaferi garantilemediği; başarı için stratejik adaptasyon, hızlı karar alma ve etkili entegrasyonun kritik öneme sahip olduğu vurgulanıyor.
Ukrayna’nın sınırlı kaynaklarına rağmen büyük başarılar elde etmesi, bu bağlamda dikkat çekici örnekler üzerinden sunuluyor.
Bu bağlamda bütçe dostu SİHA’lar ve dron sistemleriyle yaratılan asimetrik avantajlar büyük ordulara karşı etkili savunma yapmanın mümkün olduğunu gösteren bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. elektronik harp ve siber savaş alanlarındaki gelişmeler, savaşın geleneksel boyutlarının ötesine geçtiğini kanıtlıyor..
ESKİ VE YENİ TEKNOLOJİLERİN ENTEGRASYONU
Milli İstihbarat Akademisinin kapsamlı şekilde ele aldığı rapor, Rusya-Ukrayna savaşı jeopolitik ve insani boyutlarının ötesinde, çağdaş askeri stratejiler ve teknolojiler hakkında benzersiz bir gözlem alanı da sunuyor.
Rusya Federasyonu’nun en başından itibaren hava hakimiyetini kuramaması savaşın en dikkat çekici gözlemlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Rusya Federasyonu üstün bir hava gücüne sahip ancak ukrayna’nın hava savunmasını etkisizleştirme girişimlerinde yetersiz kaldı. Buna karşılık Ukrayna’nın Sovyet dönemi’nden kalma hava savunma sistemleri ve Batı’dan sağlanan yeni nesil ekipmanları etkin bir şekilde kullanması, hava savunmasının mobil ve katmanlı yapısının ne denli kritik olduğunu bir kez daha kanıtlanıyor. Sizler de raporu merak ettiyseniz 72 sayfalık raporun tamamına Milli İstihbarat Akademisinin raporlar sayfasında bu linkten ulaşabilirsiniz.
AKADEMİ ŞİMDİDEN ÖNEMLİ BİR BOŞLUĞU DOLDURDU
Millî İstihbarat Akademisi, Türkiye'nin istihbarat, güvenlik ve strateji alanlarında önemli bir boşluğu doldurmak için kuruldu. 6 Ocak 2024’te faaliyetlerine başlayan bu akademi, ilk raporunu da 5 gün sonra, 11 Ocak 2024’te yayınlamış. Adı da “Batılı Ülkelerde Aşırı Sağ Hareketler 2023 Değerlendirme Raporu”. Bu yazıyı yazarken onu da bir kez daha inceledim. Bu tür çalışmalarla, Türkiye’ye yönelik Uluslararası alanda yürütülen organize karalama kampanyalarına karşı, karşı propaganda amacına da ulaşıldığını söyleyebilirim.
Bunun yanında çok büyük bir amaca da hizmet ediliyor: Türkiye’nin istihbarat alanındaki bilgi birikimini bilimsel bir temele oturtmak ve uluslararası düzeyde ses getiren çalışmalar yapmak.
MİA, sadece eğitim vermekle kalmıyor, aynı zamanda bu alanda bilimsel araştırmalar yaparak ülkemizin stratejik vizyonuna katkı sağlıyor. Yüksek lisans ve doktora programları, istihbarat, güvenlik, strateji, siber güvenlik, yapay zeka gibi birçok alanda eğitim almak isteyenlere fırsat sunuyor. Bu eğitimlerle, geleceğin uzmanlarını yetiştiriyor ve onları dünyanın dört bir yanındaki gelişmelerle entegre bir şekilde donatmayı hedefliyor.
Bir başka önemli nokta ise, MİA’nın ulusal ve uluslararası düzeyde araştırma projeleri ve çalıştaylar düzenleyerek, bu alanda yapılan bilimsel tartışmalara katkı sağlaması. Akademi, hem akademisyenler hem de uygulayıcılar için bir buluşma noktası olma hedefine emin adımlarla ilerliyor. Bu sayede, güvenlik ve istihbarat gibi kritik alanlarda fikir alışverişi yapılacak güçlü bir platform oluşturuluyor.
ÇALIŞTAYLARLA BİLİMSEL TARTIŞMALARA ZEMİN SAĞLANIYOR
MİA geçtiğimiz aylarda “Yapay Zeka, Toplum ve Güvenlik Çalıştayı” düzenledi. Benim de davet edildiğim bu çalıştay oldukça kapsamlı şekilde düzenlenmişti. İstihbaratta yapay zekanın kapıda olduğu ele alınan çalıştaya katılım yoğundu.
Programın ilerleyen günlerinde yapay zekanın savunma sanayii, uluslararası hukuk ve toplumsal dönüşümler üzerindeki etkileri ele alındı.
Milli İstihbarat Akademisi çalışmalarına hız kesmeden devam ederken, Türkiye’nin de bu bağlamda geleceğe yön veren aktörlerden biri olması için farkındalık yaratıyor.
Yani işin özü Millî İstihbarat Akademisi, Türkiye’nin istihbarat ve güvenlik alanındaki deneyimini global ölçekte tanıtarak, daha güvenli ve stratejik bir dünya için önemli bir adım atıyor. Hem akademik anlamda hem de pratikte büyük bir fark yaratmayı hedefliyor. Akademi ilk öğrencilerini mezun ettiğinde Türkiye için önemi çok daha iyi anlaşılacak! Akademinin Başkanı Prof. Dr. Talha Köse ve ekibi şimdiden çok büyük işlere imza atıyor.