Sözde, demokrasiyi korumak için asker ve Cumhurbaşkanı tarafından hükümet başkanı ve TBMM'ye uyarı yapılmıştı.
Anarşi ve terör ülkede zirve yapıyordu.
İstanbul'da ve Ankara'da nümayişler gırla idi.
"Sağcılar- solcular" diye fikir veya düşünce özgürlüğünü paylaşanlar birbirlerini öldürüyorlardı.
Sokaklarda her gün bir grup yürüyordu.
Siyasiler kutuplaşmıştı.
Üniversite gençliği ayaktaydı.
Öğrenciler sokaklardaydı.
Öğretim üyeleri siyasi fraksiyonlara ayrılmıştı.
Herkes bir taraftı.
Bitaraf yoktu.
Ülkücü gençlik "Komünistler Moskova'ya" diye bağırıyordu.
Kendilerini Devrimci diye niteleyenler
"Kahrolsun Faşistler" diyordu.
Atmış sekiz kuşağı başı çekiyordu.
Ülkede ipler geriliyordu.
Bülent Ecevit solcu, Süleyman Demirel sağcıydı.
Güya.
Alpaslan Türkeş Ülkücüydü.
Necmettin Erbakan Akıncı Mücahitti.
Milli Görüş çizgisinde ısrarcı bir siyasetçi idi Erbakan.
Ecevit CHP de güçlü isim.
Demirel Adalet partisi genel başkanı.
Türkeş MHP genel başkanı.
Erbakan Milli Nizam partisi genel başkanı.
Hükümet başkanı Demirel için "ülkenin içinde bulunduğu siyasi krizi çözmede yetersiz kalıyor" deniyordu.
Siyasi yelpaze öylesine tarafgir durumdaydı ki bir türlü ülkenin içinde bulunduğu kargaşaya çözüm bulunmak istenmiyordu.
Yada bulunamıyordu.
Bu arada sokak hareketleri siyasileri çaresiz bırakıyordu.
Güvenlik güçleri taraf olmaya başlamıştı.
Hiçbir yerde huzur yoktu.
Herkes siyasi kanadın bir tarafı olmuştu.
Kimse kimsenin sorunları çözmesini istemiyordu.
Erken seçimler çare olmuyordu. Hükümetlerin bir iki yıllık ömrü oluyordu.
Oysa güçlü bir siyasi oluşum ve ülkenin ve demokrasinin geleceği için
sivil otoritenin oluşması gerekiyordu.
Bunu o gün ki siyasiler başaramayıp ülkenin teröre teslim olmasını istemeyen askerler Demirel hükümetine "Uyarı" olarak "Muhtıra" verdiler.
Ve maalesef bu hatırlatma veya uyarı Türk demokrasi tarihine yapılan '60 ihtilalinden sonra ikinci bir darbeydi. Fakat kimi siyasiler bugün dahi bunun özlemi içinde olarak o gün "Demirel gitsin de ne olursa olsun" diyenler bu gün de "Erdoğan gitsin de ne olursa olsun" hevesi ve havası içindeler.
Ve ne yazık ki bunlarda sözde "Demokrasi havarileri" ve muhtıra heveslileri.
Ne olursa olsun sorunlar daima demokrasi çerçevesinde çözülmeli.
Muhtıralar ile değil.