Politika

Ses Partisi Lideri Bilgen’den Bahçeli’nin çağrısına destek

Ses Partisi Genel Başkanı Ayhan Bilgen, son siyasi gelişmeleri Lider Haber’e anlattı. Bilgen, Suriye’de yaşanan gelişmelerin ardından MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısının daha net anlaşıldığını dile getirdi.

Abone Ol

Ses Partisi Genel Başkanı Ayhan Bilgen, Lider Haber’ özel açıklamalarda bulundu. Lider Haber Muhabiri Özge Nur İlbey’in sorularını yanıtlayan Bilgen Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdi.

Başkan Bilgen, Suriye'nin iç barışının sağlanması, Suriye'de yaşayan bütün toplum kesimlerinin, bütün inançların, kültürlerin, dillerin kendilerini var edebileceği ama aynı zamanda Suriye'nin toprak bütünlüğünün de korunacağı bir formülün bulunmasını parti olarak savunduklarını söyledi.

Bilgen, “Bölgesel barış bizim açımızdan son derece önemli. Bunun da yolu, yönetime bütün halkların katılabileceği bir formülün bulunmasıdır. Aksi takdirde, bu bölgede savaşın, kan ve gözyaşının devam etmesi sadece silah tüccarlarını memnun eder, mutlu eder. Sadece bölgeye dışarıdan müdahale eden aktörlerin işini kolaylaştırır” dedi.

“SAYIN BAHÇELİ CESUR BİR ADIM ATTI”

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tarihi ‘Öcalan’ çağrısına değinen Ayhan Bilgen, “Burada Türkiye'nin bir iç savaşa sürüklenmesi ve Suriye'de yaşanacak çatışmaların Türkiye'ye çok ağır bir fatura, büyük bir maliyet çıkartma konusunda bence Sayın Bahçeli cesur bir adım attı. Türkiye'de siyasette ezber bozan yaklaşımlar ortaya koymak son derece zordur, risklidir. Hele hedef gelmiyorsa, bu çok daha büyük bir fedakarlık ve cesaret gerektirir. Ben bu anlamda Bahçeli'nin çıkışının aslında Türkiye'de yaşayan herkes açısından ve tabii Suriye'de yaşayan Türkmenler, Kürtler, Sünni ya da Alevi Araplar açısından da son derece önemli bir çıkış olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“TEHLİKENİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ GÖREREK ASLINDA BİR İRADE ORTAYA KOYUYOR”

Bahçeli’nin tarihi çağrısının milliyetçi tabanın iyi anlaması gerektiğini belirten Bilgen, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:

Burada sembolik olarak, yani Öcalan'ın gelip Mecliste konuşmasına takılmamak gerektiği kanaatindeyim. Burada önemli olan, Türkiye'nin bölgede inisiyatifi kendisinin kontrol edebilmesi, yönetebilmesi ve yani Türkiye'de yaşayan herkes gibi, gayet tabii Ortadoğu'da yaşayanların da kendi gelecekleri ile ilgili söz söyleyebilmesi. Burada tabii fiili olarak ya da yasal olarak birtakım tartışılabilecek boyutlar, noktalar var ama ne olursa olsun bu coğrafyanın bir sömürü, bir çatışma kaynaklarının adeta kolayca işgal edilebildiği bir coğrafya olmadığını göstermenin yolu, siyasette ezber bozan çıkışlar ortaya koymaktan geçiyor. Bahçeli'nin buradan bir oy beklentisi olduğunu düşünmek gerçekçi olmayacak ve haksızlık olacaktır. Ama bu çıkışın karşılığını bulması da gayet tabii, yani siyasette marifet iltifata tabidir. Hem milliyetçi tabanın bunu anlamaya çalışması, bunu neden yaptı, beklentisi neydi? Yani burada oy hesabıyla yapmadıysa, belli ki hem tehlikenin büyüklüğünü görerek aslında bir irade ortaya koyuyor. O yüzden çıtayı öyle bir yere koyuyor, yani sizin ifade ettiğiniz sembolik noktaya koyuyor. Ama hem de muhtemelen güvenlik birimlerinin yaptığı görüşmelerde bir mesafe alınmış, Öcalan'ın da buna denk bir çıkış yapacağı varsayılıyor, bekleniyor ki o da böyle bir çağrı ortaya koyuyor. Artık yani bu topraklarda geçmiş kavgalara, geçmişten gelen öfke ve nefrete değil, yarınları nasıl kuracağımıza, artık enerjimizi yani içeride tüketmek yerine dünyada rekabet edebilir bir toplumsal zemini, ekonomiyi nasıl inşa edeceğimize odaklanmamız gerekiyor. Ben bu açıdan bunun önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Bunun değerlendirilmesi, kıymetinin hak ettiği yere taşınması gerektiğini düşünüyorum.”

SURİYE’DEKİ YENİ YÖNETİME İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

Ayhan Bilgen, Suriye’deki yeni yönetim ve Suriyeli Kürtlerin durumuna ilişkin de değerlendirmede bulundu. Suriye’deki Kürtlerin de, merkezi yönetimden ayrılmaması gerektiğini vurgulayan Başkan  Bilgen sözlerine şöyle devam etti:

“Suriye'de kimseyi dışlamadan bir sistem kurulduğunda gayet tabii Kürtler de hem merkezi yönetimde yani Şam'da, Halep'te varlıklarını belki anayasal zeminde, dillerini, kimliklerini, kendi vatandaşlık haklarını güvenceye alacaklar. Hem de bulundukları, daha nüfuslarının yoğun olduğu yerde de gayet tabii söz sahibi olacaklar. Aynı şey Aleviler için, aynı şey Sünni Araplar için, Türkmenler için, Dürziler için, bütün toplum kesimleri için gerçekleşirse Suriye'de barış tesis edilir. Ama yani bir toplumsal kesim sadece silahına güvenerek, başkalarının yerine ya da enerji kaynaklarına tek başına hükmetmeye kalkarsa, çalışırsa ve bunu da yani uluslararası aktörlerin oyununun bir parçası olarak hayata geçirmeye kalkarsa, bu durumda da gayet tabii yani her toplumsal kesim bu kavgayı devam ettirme yoluna gidecektir. Bugün Irak'ta öyle ya da böyle birtakım ihtilaflarla birlikte bir anayasal düzen kuruldu ama çok ağır bir tablo ortaya çıktı. İşte o dönemde Sünni Araplar daha çok dışlandı ve IŞİD gibi bir yapı onların içerisinden doğdu. Şii nüfus çoğunluktaydı. Evet, Kürtlere bir bölgesel yönetim bırakıldı ama yani bu büyük bir kaosu beraberinde getirdi. Bugün de yani sadece sahada kazanılmış, sadece askeri zeminde kazanılmış tabloyu değil, mutlaka bunun bir statüye dönüşmesini, bunun üzerinden bir anayasa, bir seçim sürecinin planlanmasını hedeflemek lazım.”

“İLİŞKİLERİN CANLANDIRILMASI HAYATİ ÖNEME SAHİP”

Türkiye-Suriye ilişkisine dair değerlendirmede bulunan Bilgen, sözlerine şöyle son verdi:

“Ben Türkiye'nin Suriye'de barışa katkı yapacağını, bütün kesimlere eşit mesafede durarak, yani Türkmenlerin de, Kürtlerin de hakkını savunarak, Sünni Arapların da, Alevi Nusayri kesimin de haklarını savunarak bir yol haritası izleyeceğini umuyorum. Bunun her halükarda iki ülke ilişkileri açısından da, bölgesel barış açısından, bölgenin yeniden inşası, ekonomik ilişkilerin canlandırılması açısından da hayati öneme sahip olduğunu düşünüyorum.”

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }