2024 yılı, hem dünya hem de ülkemiz için pek de iyi geçmedi. Kabus gibi bir yıldı. Ülkemizin etrafında yaşanan savaşlar, katliamlar, terör olayları, kadın cinayetleri, iş kazaları, doğal afetler ve geçim sıkıntısı gibi pek çok olumsuzluk nedeniyle kötü bir yıl geçirdik. 2024'ü geride bırakırken, 2025'ten umutlu bir şekilde, "İnşallah gelen gideni aratmaz" dileğini iletmiştik. Ancak yılın ilk ayında Bolu'dan gelen yangın faciası hepimizi sarstı. Otelde çıkan yangında 78 kişi alevlerin arasında kalarak hayatını kaybetti. Çok sayıda kişi de yaralandı.
***
Olayın ardından başlayan tartışmalar ise devam ediyor. Herkes suçu birbirine atıyor; belediye bakanlığı, bakanlık ise belediyeyi suçluyor. Oysaki bu sorunun sorumlusu biziz. İnsanlar işlerini düzgün yapmadığı için felaketler peşimizi bırakmıyor. Millet olarak kimse kusura bakmasın, ancak yaptığımız her iş elimizde kalıyor. Tuttuğumuz dökülüyor. Bu yüzden adeta kelle koltukta yaşıyoruz. İşleri hep Allah’a havale ettiğimiz için başımız dertten kurtulmuyor.
***
Uyuşturucu belası yetmezmiş gibi, insanlar sahte içkilerden ölüyor. Bir deprem oluyor, taş üstünde taş kalmıyor. Bir yağmur yağıyor, şehirler sele teslim oluyor. Çıkan yangınlarda insanlar diri diri yanıyor. Ne zaman, nerede başımıza ne geleceğini bilmiyoruz. Çünkü her işimizi “mış” gibi yapıyoruz. Her şeyimizi, sadece kitabına uyduruyoruz. Bir şey olmaz sanıyoruz.
***
Bu yaşananları gördükçe, 8’inci yüzyılın başlarında Orta Asya’daki Orhun Yazıtları aklıma geliyor. Yazıtlarda, "Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir? Kendine gel" deniyor. Atalarımız, adeta bugünleri görüp 1300 yıl önceden bizleri uyarmışlar. Ama biz, yaşanan felaketlerden ders almamakta direniyoruz.
***
Bunun son örneğini Bolu’daki Kartalkaya’daki bir otelde yaşadık. Gece yarısı çıkan yangında oteldeki yangın alarm cihazları çalışmadı. Duman dedektörleri devreye girmedi. Binanın ahşap yapısı yangını hızlandırdı. Otelin içindeki yangın merdivenleri dumandan dolayı kullanılamadı. İnsanlar, çarşafları birbirine bağlayarak pencerelerden inerek canlarını kurtarmaya çalıştı; kimisi de kendini aşağıya attı.
***
Eğer bu otelde yangınla ilgili gerekli tedbirler alınmış olsaydı, böyle bir felaket yaşanır mıydı? Ancak sonrasında suçu başkalarına atıyoruz. Devlet, turizm sektörüne daha fazla döviz gelmesi için her türlü desteği sağlıyor. Ülkenin en güzel koylarını, ormanlık alanlarını tahsis ediyor, sektöre olanak sunuyor. Peki, sektör üzerine düşeni yapıyor mu? Güvenlik tedbirlerini alıyor mu?
***
Geçtiğimiz hafta köşemde, ABD’deki yangınlardan ders alarak ülkemizde benzer felaketlerin yaşanmaması için dikkatli olunması gerektiğini vurgulamıştım. Bu çağrımın üzerinden bir hafta bile geçmeden, Bolu Kartalkaya'dan gelen felaket haberiyle sarsıldık. Bütün dünyada haber olan bu facianın bir daha yaşanmaması için, kendimize çeki düzen vermemiz gerekiyor.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son günlerde sıkça kullandığı tabirle "silkelenmek" gerekiyor. Ne iş yaparsak yapalım, işi kitabına uydurmak yerine, hem birey olarak hem de siyasetçiler olarak işlerimizi eksiksiz ve kusursuz yapmamız gerekiyor. Otokontrolü ve denetimi sağlamamız lazım.
SON SÖZ
Başkalarını suçlamadan önce, suçu önce kendimizde aramalıyız. Yoksa bu tür felaketlerle yaşamaya devam ederiz.