"SOLDA BİTMEYEN KAVGA"

Abone Ol

1980 öncesinde siyaset ilkokul düzeyine kadar inmişti. Ben ilkokulu Antalya’nın Zeytinköy semtindeki Yenigün Mahallesi'nde bulunan Gültekin İlkokulu'nda okudum. Antalya Yetiştirme Yurdu’nun bitişiğinde yer alan bu okulun öğrencileri ağırlıklı olarak yetiştirme yurdunda kalan çocuklardı. Ayrıca Kızılarık Mahallesi'nde "Tahtacı" olarak bilinen Alevilerin ve Zeytinköy’deki "Abdal" olarak bilinen Romanların çocukları da bu okulda eğitim alıyordu.

***

Bölge genel olarak sol görüşlülerin etkisi altındaydı. Hatta bazı öğretmenler, "Leninci" olduklarını göstermek için favorilerini "L" şeklinde uzatıyorlardı. Bazılarında ise kalın pos bıyıklar dikkat çekiyordu. Siyaset derslere kadar girmişti. İlkokul üçüncü sınıfta, müzik dersinde bize Avusturya İşçi Marşı öğretilmişti. "Hayat denilen kavgaya girdik" sözleriyle başlayan bu marşın o dönemde ne ifade ettiğini bilmiyorduk. Ben, "Kara deryalarda bir fenersin" sözünden etkilenerek Fenerbahçeli olmuştum. Marşın ideolojik bir içeriği olabileceği ise hiç aklıma gelmemişti. "Anamız amele sınıfıdır" dizeleriyle devam eden marş, "Kaldıralım sınıfları" sözleriyle sona eriyordu.

***

O yaşlarda sınıf deyince aklıma sadece okul sınıfları geliyordu. Sınıfsız bir toplum kavramını yıllar sonra anlayabildim. Çocuk dünyası saftır, masumdur; kavgaya yer yoktur. Ama marş "hayat denilen kavgaya girdik" diyerek başlıyordu. O dönem sol örgütler arasında fraksiyon farklılıkları yüzünden kavgalar yaşanıyordu.

O yıllarda Antalya Belediye Başkanı, hâlâ hayatta olan CHP’li Selahattin Tonguç’tu. Atatürk Caddesi’nin başındaki Dönerciler Çarşısı'nın tam karşısında bulunan Belediye İşhanı'nın batı cephesine, 1970'lerin sonlarında Orhan Taylan’a bir resim yaptırılmıştı. Komünizmi çağrıştırdığı gerekçesiyle bu resim, 12 Eylül darbesinden sonra boyanarak üzerine Atatürk'ün "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözü yazıldı. Aradan geçen süreçte iş hanı el değiştirdi. Belediyeden Vakıflara geçti. Halen o binanın duvarında 12 Eylülden sonra yazılan o yazı duruyor.

***

Darbeye kadar binanın dördüncü katında solcu öğretmenlerin üyesi olduğu Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği’nin (TÖB-DER) Antalya Şubesi bulunuyordu. Büyük bir salona sahip olan bu yerde, sol örgütler arasındaki kavgaları sona erdirmek amacıyla bir toplantı düzenlenmişti. Ben de Yetiştirme Yurdu'ndaki arkadaşlarımla bu toplantıya gitmiştim. Salon tıklım tıklımdı. "Kavga etmeyelim, güçlerimizi birleştirelim" amacıyla yapılan toplantı maalesef kavgayla sonuçlandı. Önce tartışmalar başladı, ardından taraflar birbirine girdi. Sandalyeler havada uçuştu. Panikle kendimizi dışarı atmıştık. Çocuk olduğumuz için kimse bize zarar vermedi ama şiddet bizi korkutmuştu.

***

Aradan yıllar geçti; değişen bir şey olmadı. Sol içindeki kavgalar devam etti. 31 Mart seçimlerinden birinci çıkan CHP’de bile tartışmalar sürüyor. Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde eski lider Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında eski yol arkadaşlarının ihanetinden yakındı. Bunun üzerine 2023 yılında yapılan kurultayla ilgili ortaya atılan "para karşılığı oy kullandırıldığı" iddiaları gündeme bomba gibi düştü. Bu soruşturmanın nasıl sonuçlanacağını bekleyip göreceğiz.

***

13 yıl Genel Başkanlık eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemleriyle alevlenen solun kendi içindeki kavgalarına ve yaşananlara bakınca TÖB-DER’de 1980 öncesi kavgayla sonuçlanan uzlaşma toplantısı gözümün önüne geliyor. CHP’nin şimdiki yöneticileri 31 Mart seçimlerinde birinci parti çıkmalarından güç alarak ülkeyi erken seçime de götürmek istiyor. Hadi diyelim ki erken seçim kararı alındı. Kendi içinde kavgalı olan bir partiye millet güvenip oy verir mi? İktidara gelse bile başarılı olabilir mi? Parti içinde demokrasiyi sağlayamayanlar ülkeye demokrasi getirebilir mi?

SON SÖZ

Türk solunun iktidara gelebilmesi için farklı tezlerden sentez çıkararak uzlaşmayı sağlaması, tek ses olması ve kavgalara son vermesi gerekiyor.

{ "vars": { "account": "G-2WKLC3DMKW" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }