2011 de başlayan halk hareketlenmesi iç savaşa dönüşünce Esad rejiminin Kuzey bölgeleri terk ederek adeta terör örgütlerine bilinçli bir şekilde alan açmış oldu.
Sınır boyunca yerleşen ve ABD’den silah desteği alan terör örgütleri bir “terör ordusu” oluşturarak Suriyenin toprak bütünlüğünü ve demografik yapısını değiştirmek için kanlı katliamlar yaptı.
Türkiye açık kapı politikası ile Suriyelileri kabul ederek 13 yıl boyunca ikamet verdi,yedirdi,içirdi, okuttu, Sağlık hzimeti verdi, insanlık örneği bir tutum izledi, izlemeye devam ediyor…
Esad’ın yıkılışı ile başlayan süreçte Türkiye önemli bir aksiyon alarak bir ve bütün Suriye’nin oluşması ve toprak bütünlüğünün korunması için çok önemli girişimlerde bulunarak “risk alan” ama dik duruşundan vaz geçmeyen tek ülke olmuştur.
Gelinen noktada Suriye;Türkiye’yi yeniden uzun yıllar meşgul edecek ve Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı fedakarlıkları ve hesapları zedeleyebilecek hamlelerekarşı dikkatli olmak gerekiyor.
Çünkü, Suriye yönetiminin kimlerle ilişki içinde olduğu, kimlerle ileriye yönelik işbirliği yaptığı, kimlere ne vaatlerde bulunduğunu elbette net olarakbilemiyoruz...
Sadece PKK’nın Suriye uzantısı ile olan ilişkilerini ele alırsak;
Terörist Mazlum Abdi’nin Şam’a ABD’nin askeri helikopteri ile gitmesi görüşmelerin ABD’nin arabuluculuğu ile şekillendiği izlenimi veriyor.
Hal böyle olunca;Terörist Abdi masaya ABD’nin gücünü arkasına almış olarak oturmuyor mu?.
ABD’nin terör örgütü olarak kabul etmediği silah ve eğitim verdiği hatta bazı ABD yetkililerinin bölgedeki “kara gücüm” diye süslediği terör örgütleri bunlar değil mi?
Peki, PYD-YPG/SDG örgütü Suriye’nin egemen gücü HTŞ ile denk mi kabul ediliyor?.
ABD’nin gücü belkide Suriye’deki nüfuslarına oranla Kürtleri Araplarla eşit ve pazarlık edecek konuma yükseltiyor.
Bunun doğal sonucu olarak da Abdi’de Suriye Devlet Başkanının karşısında diğer tarafın temsilcisi sıfatıyla yer buluyor.
Suriye Devlet Başkanı Eş Şera ile Abdinin şimdilik 8 maddesi açıklanan bir anlaşma imzaladığı açıklanıyor. İmzalanan anlaşmanın gerçekte kaç madde olduğu henüz bilinmiyor.
Bu metnin teknik çalışma kıvrımlarını henüz bilmiyoruz...
Bu anlaşma içeriğine göre ABD’nin yerel işbirlikçisi PYD-YPG / SDG resmen Suriye ordusunun bir parçası haline geldiği anlaşılıyor.
Abdi ile Şara’nın imzaladığı anlaşma; kapsam,anlam ve şekil ayrıca yönetim, uluslararası ilişkiler, devletler hukuku, diplomasi, güvenlik gibi alanlar itibariyle çok iyi analiz edilmesi gereken önemdedir.
Bu anlaşmanın gizli /açıklanmayan maddeleri var mı?
Yok mu?
Eğer var ise birkaç soru örneği ortaya çıkyor.
Örneğin; PYD’ye bırakılan otonom/özerk bölgeler-SDG’nin güvenliğini üstleneceği idari bölgeler ile ülkenin hangi sınırlarını koruyacağı, PYD’nin sözde temsilcisi olduğu kesimin anayasal statüsünün ne olacağı, PYD’nin elinde kalacak olan petrol-doğalgaz -su kaynakları ve barajlar gibi hayati imkanlar vb nelerdir açıklığa kavuşturulmalıdır.
PYD’nin, Avrupa ülkelerinin çoğunda ve ABD'de temsilcilikleri vardır. Türkiye dışında hiçbir ülkenin PKK ile olan bağlantısını kabul etmediği bu silahlı terör örgütü, Suriye’deki ABD’dir.
Suriye’nin bugünkü yönetimi ihtiyaç duyduğu uluslararası ilişkileri PYD’nin özellikle ABD ve AB ülkelerindeki etkili irtibat noktaları ve lobileri üzerinden yürütmeye mecbur bırakılır ise bu durum PYD’ye Suriye’de daha büyük güç kazandıracaktır.
Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler Ortadoğu’ya kalıcı şekilde yerleşme arzusundaki ABD’ye çok geniş imkanlar sağlayacaktır.
Tüm gelişmeler eğer “ABD’yi tatmin etmez ise PYD’ye yaptıracakları bir darbe ile HTŞ’yi yönetimden uzaklaştırıp PKK’ya Suriye yönetimine el koydurmaları ve böylece ABD-İsrail güdümünde “Suriye Kürt-Arap Federe Devletine” gidişin önünün açılma ihtimali dahi muhtemel gelişmeler olarak değerlendirmelere dahil edilmelidir”. Böyle bir gelişme katil israil’i yeni katliamlar yapmaya yönlendirebilir.
Türkiye olarak; meseleyi elbette dikkatle takip ediyoruz, Bölgenin en güçlü ülkesi olarak Devlet aklı elbette işliyor.
Fakat ABD ve İsrail’in “Ortadoğu’yu yeniden şekillendireceğiz” söylemlerini ve şeytani planlarına karşı daha çok akıl yormak gerekiyor…
Çünkü, “İsrail ve ABD ile komşu olmayı asla istemeyiz”…