Bugün yine siyasetten, kent sorunlarından uzaklaşıp haftalar sonra bir cuma yazısı; yani benim için de köşemdeki hafta sonu yazısının günü. Yağmurlu ve serin havalar yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Yaz bitti. Hüznün, efkarın mevsimi bu aylar. Tek şekerli günleri yudumlama zamanı. Ne çok tatlı ne de tatsız. TEK ŞEKERLİ YAŞAMLAR…
Yaşamakla yaşamamak arasında gidip gelen ruhlar. “YAŞASAM DA OLUR YAŞAMASAM DA OLUR” diyen, kabullenilmiş, pes edilmiş, köşelerde kalmış TEK ŞEKERLİ RUHLAR. Biz mi çabuk yorulur olduk, yoksa hayat mı bizden güçlü, bizi yorar oldu anlamadım. Anladığım ve gördüğüm tek şey artık İNSANOĞLU TEK ŞEKERLİ.
Yüzü tatlı, ballı yapan TEBESSÜM bile azaldı. Zoraki, kaskatı bir tebessümle yaşamı tatlandırmaya çalışıyoruz. Dilimizdeki ZEHİRLE de inşa ettiklerimizi yıkıyoruz. Bir çiçekle yetinmeyip bahçeye sahip olmaya çalışıyoruz.
Kırık dökük ilişkilerden destansı birliktelikler bekliyoruz, ACIMA HİSSİNİ yok edip ezmeyi hüner sayıyoruz. Kelimelerin keskinliğini bilip kelimelerle yürekleri kesip KAN REVAN içinde MUTLULUĞU var etmeye çalışıyoruz. Çoğu zaman en yakınımızdakini DOST bilip uzaktakilerin GERÇEK DOST olduğunu unutuyoruz. Şiddet elini ayağını sallayarak gezerken biz sadece seyretmekle yetiniyoruz.
Yozlaşmış, çamura batmış ilişkilere alkış tutup FİLM SEYREDER GİBİ zevkle seyrediyoruz. Bir taraf AÇLIĞI YAŞARKEN diğer tarafın birilerinin üzerine basa basa seyri sefa sürmesine göz yumuyoruz.
Özgürlüğün adaletten önce geldiğini unutup, kendi yaşam alanlarımızı genişletip BAŞKALARININ YAŞAM ALANLARINI daraltıyoruz. Ve tüm bunların içinde şekerli, ballı yaşamlar bekliyoruz. Lakin artık yaşamlar da tek şekerli. RUHLAR TEK ŞEKERLİ.
Kimi seyfi sefa, BOLLUK BEREKET içinde şekerli yaşamlar ararken kimileri de YOKLUK, SEFALET içinde tek bir çiçekle, içten bir tebessümle şekerli yaşamlar sürüyor.
Her şey istemekle başlıyor. SEN YETER Kİ İSTE, yaşam çok şekerli olur. DİLİNİ TÖRPÜLE, sinirini frenle, kendini asla biriyle kıyaslama, ŞÜKRETMESİNİ öğren, varlığınla övün, her yeni günün yeni başlangıçlar getireceğine, adaletin mutlaka sana da uğrayacağına, SEVMENİN VE SEVİLMENİN yüreği güzelleştireceğine inan.
HARAMI VE HELALİ iyi düşün. Yaptığın hatayı geçmişin sandığına kaldır ve tekrarlama. Yaşamı ve ruhları çok şekerli yapmak istiyorsan ilk önce YETİNMEYİ ÖĞREN.
Bir çiçekle ruhun bahçe olacağına, yağmurlu günlerin hüzün değil toprak koktuğuna inan. Şükret bugün de NEFES ALABİLDİĞİNE, bugün de o nefesle bazı olumsuzlukları düzeltme imkanın olduğuna inan.
Yaşamlar TEK ŞEKERLİ. Ruhlar tek şekerli. Ne tatlı ne tatsız, ne mutlu ne de mutsuz. Bir hafta biterken yine bir haftaya başlamak biraz sıkıcı olsa da, hafta sonunuz size ŞANS VE SEVGİ getirsin.
--------------------
YOLGEÇEN HANI OLDUK!
“Antalya SAHİPSİZ” dediğim zaman bana birçok kent yöneticisi ve bürokrat tepki gösteriyor. Ama daha fazlası da var. Dünya şehri Antalya tam bir YOLGEÇEN HANI!
Onlarca örnek verebilirim bu konuda. Ancak ben en son örneği vereceğim. Bu şehrin her önüne gelenin izin almaksızın rahatça girip çıktığı, girenin çıkanın belli olmadığı, isteyenin istediğini yaptığı bir yer haline geldiğini açık ve net olarak göreceksiniz!
Yer Lara Plajı. Plajın ortasında bir GARABET yapı var. Hem de kumulların üzerinde. Bu nedir diye bir baktım bana gelen görüntülere. Ben diyeyim çölde bir kabile ÇADIRI siz deyin TATİLCİ ÇADIRI.
Ama yok işin aslı bambaşka imiş. AIRBNB’de pazarlanan ‘KİRİLAK EV’miş! Adı da KUBBE olarak geçiyor. İçinde iki kişilik yatak, yemek masası, koltuk takımı, buzdolabı vs. varmış!
Örneğin, bir hafta sonu fiyatı iki kişi 4 bin 680 TL görünüyor. Şezlongların yanında böyle bir yer olması beni şaşırttı ya sizi? Siz burayı görmüş müydünüz? Sanmam!
Normal vatandaş görmeyebilir de bu kenti yönetenlerin görmemesi ENTERESAN değil mi? Ama dedim ya YOLGEÇEN HANI olduk. Çünkü Antalya SAHİPSİZ vesselam!