Kıymetli okur, evvel ki zamanlarda toplumu ve toplumun haklarını savunmanın soylu bir yanı vardı.
Fırsat eşitsizliğinin ve gelir adaletsizliğinin mağdurlarını ve onların ‘öteki’ kalmışlıklarının acılarını kaleme almak, toplumcu yazarlığın temel misyonlarından biriydi.
Öyle ki sistemin ranta dönen çarklarına çomak sokan, çıkar odaklarını toplumun ortak yararı adına hedef alan yazar, saygınlık bulur ve görevini yapmış olmanın haklı tatminini yaşardı.
Sistem eleştirisinin ana gayesi, toplumu duygusal olarak yakalamak değil aksine çoğu zaman topluma rağmen toplum lehine bir gerçekliği ortaya koyabilmekti.
Toplum eleştirisinde ise esas ilke, topyekûn aydınlanmaya hizmet edecek fikri bir çatışma doğurabilmek ve surları boş bırakmamaktı.
Bugün ne yazık ki yazarlık misyonunda toplumculuğun iflasına şahit oluyoruz. Nöbetçiler bir bir yerini terk ediyor.
Yeni tip yazarımızın, sistem eleştirisini bir hakikati ortaya koymaktan çok ötede kitleye şirin görünme amacıyla yaptığını görüyoruz.
Yine bu yazar güruhunun sisteme yönelttiği okların gerilim kaynağının, yazarın hizmet ettiği çıkar odakları olduğunu da biliyoruz.
Ne acıdır ki fikir işçisini, menfaat grupları için bir hizmet erine dönüştüren de yine toplumun kendisidir.
Topluma inancını kaybetmiş yazarlığın yaygınlaşması, düşünce ikliminin sonunu getirdi ki bunun mesulü de toplumdan başkası değildir.
Şu noktada sisteme yönelik yapılacak her türlü eleştiri, ‘acaba kime hizmet ediyor?’ sorusunu da beraberinde getirmekte ve yazarlığı şaibeli bir alana çekmektedir.
Elbette hakikat eri olmak adına yazar, o şaibenin de altına girmekten çekinmemeli, cesur olmalı ve mevziisini terk etmemelidir.
Ama ne için? Toplum için mi? Düşünce için mi? Yoksa rant oligarşisi için mi?
Ortada uğruna mücadeleye değecek bir toplum kalmamışsa, kültürü ve değerleri yavanlaşmış, inancı motifsiz bir hasıra dönüşmüş, tüm pratiklerini paraya göre şekillenen insan tipi genelleşmişse yazar, hangi topluma ömrünü adasın?
Yeni olanın eski olanı boğduğu bu hızlı değişim çağının düşünce ortamında yazarın düşünce için çalışması, göle maya çalmak bile değildir!
Toplumdan ümidini kesen yazarlık, istese de istemese de sonunda rant oligarşisinin emir eri olur çıkar.
İşte o zaman düşünce kaybeder, toplum kaybeder, kent kaybeder, ülke kaybeder…
İdealleri uğruna kendini unutan yazarın sözüyle ‘inandıklarımın hepsini değilse bile inanmadığım hiçbir şeyi yazmadım’ diyebilmenin ferahlığı içinde eleştirinin ilk muhatabının toplum olduğunu düşünüyorum.
Toplumun genel manzarasına baktığımızda gördüğümüz hem ekonomik hem de kültürel anlamda cehaletin yükselişidir.
Eğitimsizliğin daha çok kazandığı ve eğitimsizin daha görünür olduğu bir kültür atmosferi…
Bilgi, Ar-Ge, inovasyon, teknoloji, dijital çağ derken cehalet çağına gömüldük…
Çalışma hayatında daha fazla kazanmak adına mavi yakaya geçmek için üniversite diplomasını iptal ettirenleri mi yoksa sosyal medyadan kustuğu cehaletiyle milyonlar kazananları mı yazalım?
Herkesin her işte çok çabuk olmuşluk seviyesine yükselebildiği, uzmanlığın gevezelikle eş tutulduğu bir yerdeyiz…
Vasatın yükselişi de diyebileceğimiz bu akımda okumak bir garabete, diploma ise bir kelepçeye dönüşmüş gibi…
Yahu bu kadar karamsar olmaya gerek var mı? Diyenleriniz olabilir!
Söyleyin Allah aşkına nasıl olmayalım?
Aydın temsilindeki tiplerin esasen rol kestiği, felsefe ve mantık bilmez paçozluğun yönetme cesareti bulduğu, kimliğine yabancı kalma ve kültüründen tiksinmenin entelliğin ilk ödevi addedildiği, bezirganların dini ele geçirdiği, toplumun okuma talebinin olmadığı bir yerde ideale adanmışlar neye tutunsun?
Gelin soyutları bırakalım somuta bakalım!
İşte size birkaç fotoğraf!
Kamu malına böylesine zarar veren bir topluma nasıl inanalım?
Şimdi birileriniz ‘yahu genelleme yapıyorsun’ diyebilir. Ama emin olunuz ki değil! Suç gibi cehaletin de nedenselliğinde çevresel koşulların etkisi yadsınamaz…
Şayet farkında bir toplumsak bu fotoğraflardaki utanç hepimizin…
Utananlar, ‘bunlar da ne böyle’ deyip araştıracaktır kuşkusuz. İşinizi kolaylaştırayım: https://www.liderbursa.com/bursa-buyuksehir-belediyesi-ustgecitlere-verilen-zararlar-hakkinda-aciklamada-bulundu-h57360.htm
Saygıyla...