YKS sonrası hiçbir üniversite kurumuna yerleşemeyen öğrenciler için dünyanın sonu olmadığını vurgulayan uzmanlar. Yeni bir üniversite hayatının da bir başlangıç olmadığını duyurdu. Ailelere de çocukları için çocuklarının üniversite gelecekleri için uyarılarda bulunan uzmanlar, onlar bu dünyaya gelmeyi tercih etmedi. Bizler anne baba olmayı tercih ettik ifadelerini kullandı.
“MEZUNA KALMAK ZOR BİR SÜREÇ”
Sınav sürecinin ardından gelen tercih maratonunun sancılı bir süreç olduğuna ve hiçbir üniversite programına yerleşemeyen öğrencilerin morallerini bozmaması gerektiğine değinen Eğitimci Serap Köken, “ Mezuna kalmak bir son veya üniversiteyi kazanmak bir başlangıç değildir hiçbir zaman. Zor bir süreç kabul etmek lazım. Ama hedeflerimize ulaşabilmek için kesinlikle çaba harcamamız gerektiğini bir yıl daha tecrübe ettik. Hatalarımızdan ders aldık. Neler yapacağımızı, nelere dikkat edeceğimizi, hangi çalışma prensibiyle yola devam edeceğimizi bir kez daha öğrenmiş oluyoruz. Aslında bu bir dezavantaj değil avantaj. Çünkü bir yıl önceki tecrübelerimizden faydalanarak, kendi sınava giren arkadaşlarımıza göre daha tecrübeli ve daha avantajlı hale getiriyoruz süreci. Böyle bakmakta fayda var” dedi.
“ASLOLAN ŞEY PLANLI VE DİSİPLİNLİ ÇALIŞMAK”
Mezuna kalan öğrencilerin Eylül ayı itibariyle yazlarını güzel değerlendirmeli ve Kendi motivasyonlarını kırmaması üzerine vurgu yapan Köken, “Hayal kırıklığına uğramasınlar. Yazı çok güzel değerlendirip Eylül ayı itibariyle, yarın sınava girecekmiş gibi disiplinli ve planlı çalışmayla sınav sürecine devam etmelidirler. Biz eğitimciler hep şöyle deriz: “Başarı asla bir zekâ ürünü değildir. Başarı; planlı ve disiplinli çalışmanın bir ürünüdür.” Örnek vererek açıklarsak; ben IQ’su çok yüksek bir insan olabilirim, karşımdaki insan da normal standartlarda IQ’su olan bir insan olabilir. Yarın sınava tâbi tutulacağımızda veya 1 hafta sonra sınava tâbi tutulacağımızda aynı materyal ikimize de verildiğinde, biz o konu hakkında eğer ön çalışmamız yoksa bilgi sahibi değilizdir. Aradaki fark şudur; IQ’su yüksek olan insan 3 günde çalışarak o bilgiye hâkim olur, sınava girmeye hazır olur. IQ’su standart olan insan da 5 gün çalışarak belki aynı noktaya gelir, ama gelir. Bu demek oluyor ki, tekrardan; bizim için aslolan şey planlı ve disiplinli çalışmaktır. Çok zeki olmak hiçbir zaman bir kazanç değildir” ifadelerini kullandı.
“EN BÜYÜK DESTEK AİLELERE DÜŞÜYOR”
Her ailenin kendi evladını güzel yerlerde görmek istediğine dikkat çeken Köken, ailelerin bunu isterken çocuklarını hayal kırıklığına uğratmamalarında fayda olduğuna değindi.
“Ben hem 19-20 yıllık bir eğitimci olarak, hem de 2 çocuk annesi ebeveyn olarak şunu aktarmak isterim. Önemli olan bizim çocuklarımızın mutluluğu. Ve gerçekten mutlu olabilecekleri ve bu mutlulukla kendilerine hem ekonomik gelir hem de başarı olarak devam ettirebilecekleri mesleklere sahip olmaları gerekir. En büyük destek ailelere düşüyor. Bu bir iş birliği sürecidir. Çocuk tek başına asla başaramaz. Ne bir eğitim kurumu ne bir öğretmen ne bir çocuk ne de aile. Tek başına yapılabilecek bir kısım değildir. Bu aslında dört anadalın birleşimi ve iş birliğiyle devam edilen bir süreçtir. Ama şu da bir gerçek, Bu dünyaya gelmeyi çocuklarımız istemedi, bizler istedik. Ve bizler istediğimiz için onları dünyaya getirdik. Eğitim, barınma ve sağlık annelik babalık görevleridir. Ve biz görevlerimizi, çocuklarımızın makul istekleri düzeyinde yerine getirmek zorundayız. Buradan naçizane bir tavsiyede bulunmak istedim velilerimize. Destek olurlarsa evlatlarına çok daha farklı bakış açısı yaratacaklarına inanıyorum çocukları üzerinde.