Hani, “coğrafya kaderdir” derler ya. Bizim vatanımızda Orta Doğu’da bir Akdeniz ülkesi. Akdeniz iklimi gibi hem bölgemizde hem de ülkemizde her şey çok çabuk değişiyor, hava gibi. Bir bakmışsınız günlük güneşlik bir hava, bir bakmışsınız seller fırtınalar ortalığı götürüyor. Savaşlar, çatışmalar eksik olmuyor. “Yurtta barış dünyada barış” diyen Atatürk’ün önderliğinde kurulan Cumhuriyet’imizin geçtiğimiz günlerde 101’inci kuruluş yıldönümünü kutladık. Sağdan sayınca da 101, soldan sayınca da 101… Egemenliğin millete verilmesini sağlayan cumhuriyetimiz sayesinde genel seçimlerde ülkeyi, yerel seçimlerle de belediye başkanlarımızı, muhtarlarımızı seçiyoruz.
***
Nitekim mahkemelerde de kararlar, birilerinin isteğine göre değil; Türk milleti adına veriliyor. Savcılarımıza da “Cumhuriyet savcısı” diyoruz. Cumhuriyetimiz adına görev yaptıkları için bu sıfatı kullanıyoruz. Laik, demokratik hukuk devletinin gereği de bu ama adalete güven denilince o noktada karnemizin pekiyi olduğu söylenmiyor. Her ne kadar “Türkiye laik sosyal bir hukuk devletidir” dense de yargıyla ilgili sık sık tartışmalar yaşanıyor. Şimdi de Esenyurt Belediye Başkanının tutuklanmasıyla başlayan süreci konuşuyoruz. Sık sık asayiş olaylarıyla gündeme gelen İstanbul’un Esenyurt ilçesi aynı zamanda nüfus bakımından Türkiye’nin en kalabalık ilçesi durumunda.
***
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere göre Esenyurt’ta 978 bin 7 kişi ikamet ediyor. Bu rakamla Türkiye’nin 57 vilayetinden çok daha fazla nüfusu olan Esenyurt, 31 Mart seçimlerinde CHP’den belediye başkanı seçilen Ahmet Özer’in silahlı terör örgütü üyeliğinden tutuklanması ile tekrar ülke gündemine oturdu. Van doğumlu bir akademisyen olan Özer’in tutuklanması üzerine Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt’un belediye başkanlığına vekalet etmesi için İstanbul Vali Yardımcılarından biri atandı. Özer’in tutuklanıp yerine bir vali yardımcısının getirilmesine CHP lideri Özgür Özel ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu büyük tepki gösterdi. Özgür Özel Esenyurt’ta düzenlenen mitingde soruşturmanın başındaki başsavcı hakkında demediğini bırakmadı. Başka davalardan da örnekler verip kararın iktidarın talimatıyla alındığını öne sürdü. AK Parti’yi suçladı.
***
İBB Başkanı İmamoğlu da asıl hedefin kendisi olduğunu öne sürdü. Şimdiden önümüzdeki seçimlerin Cumhurbaşkanı adayı gibi konuşmaya başladı. Sosyal medyadan yüzbinlerce kişi tarafından canlı olarak izlenen o mitingden sonra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da sosyal medya hesabından eleştirilere yanıt verdi. Anayasa’nın 138’inci maddesine göre hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceğini hatırlatan Tunç, bu sözleriyle soruşturmanın iktidarla hiçbir ilgisinin olmadığını ifade etti. Bakan Tunç "Yargıyı tehdit etmek kimsenin hakkı da haddi de değildir" diyerek soruşturmanın başındaki başsavcıya da sahip çıktı. Ama yargı kararlarını tartışmaya açan da, yargıyı siyasete alet edenler de bizzat siyasetçilerin kendisi. Anayasa’yı ihlal edenler de onlar, mahkemelerin kararlarını tanımayanlar da onlar. Yargının üzerinden siyasetçiler iktidarıyla muhalefetiyle elini çektiği zaman adalete olan güven de sağlanacaktır. Ama ümitsiz olmamak gerekiyor.
***
Hani bu ülke Akdeniz gibi demiştim ya. 101 yaşını dolduran Cumhuriyet’imiz aradan geçen süreçte ne badireler atlattı. Bu ülke Akdeniz gibi dalgalansa da fırtınalar çıksa da mutlaka kışın ardından bahar da gelecektir. Su yolunu bulacaktır. Bundan 2 bin 500 yıl öce Efes’te yaşayan batı felsefesinin kurucusu kabul edilen Herakleitos’un dediği gibi “Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek koşuludur… Çünkü değişmeyen tek şey değişimdir.” Özetle karanlığın ardından aydınlık günler de gelecektir.