Atalarımız mı demiş, yoksa hiç hoş olmayan bu sözü atalarımıza mı mal etmişler orasını bilmem.
Ama halk arasında bu çirkin, yanlış, olumsuz söz dolaşır durur.
Özellikle olumsuzluk ifade ettiği için beni rahatsız eder.
“Bal tutan parmağını yalar” demiş güya atalarımız.
Yalamasın efendim, neden yalıyor ki?
Gitsin elini yıkasın.
Ama, işte öyle değil!
Yıkanmayla bile eğer o ele bulaşan çıkmıyorsa o kazanç demek ki hak ve emek sarf edilerek kazanılmamıştır.
Nerede, ne için bu sözün kullanıldığını hemen herkes bilir.
Detaya girmeyeceğim.
Duyumlarımıza göre, kimi yerlerde seçimi kazanan belediye başkanları yakınlarını kazandıkları belediyelerde işe alıyorlarmış.
Almışlarmış.
Alırlar tabi.
En güvendikleri kişiler, kişiliğinden emin oldukları ve en yakınındaki kişilerse ve kendilerine daha iyi ve daha samimi çalışacaklarına inanıyorlarsa yakınlarını işe alabilirler.
“Nasılsa yanlış yapmazlar” diye düşünerek bunu yaparlar.
Bunda garipsenecek bir şey yok.
Biliyor musunuz bilmem ama İslamiyet de bunu tavsiye eder.
Çünkü kişinin en yakınındaki kişi kendisine ihanet içinde olmaz da onun için.
Belediyelerde bu oluyor da başka yerlerde olmuyor mu?
Oluyor.
Garipsenecek bir durum değildir.
İşte tam da burada ‘bal’ devreye giriyor.
“Bal tutan parmağını yalar...”
Bu söz, mesela; bir ihale var ve bu ihaleyi en yakınındaki kişiye usul-ü dairesince verirsin, sonra o ihaleden elde edilen kâr kişiler arasında paylaşılır.
bal da parmakta tatlanmaz.

Bal acımıştır, kokmuştur.
Çünkü olumsuzluk var.
Yanlışlık var.
Çirkinlik var.
Yok ama eğer önemli bir makama en yakınınızdaki kişiyi görevlendirirseniz, onun yanlışını da doğrusunu da siz takip eder ona göre davranırsınız.
O makamın da o kişinin de sorumluluğu sizdedir.
Bal tutan parmağını yalamasın!