CHP çok başlı. Özgür Özel taraftarları bir yanda. Ekrem İmamoğlu taraftarları bir yanda.
Mansur Yavaş taraftarları bir yanda.
Kemal Kılıçdaroğlu taraftarları bir yanda.
Parti bölük pörçük.
O diyor ki "Ben"
Öbürü diyor ki "Ben"
Diğer öbürü diyor ki "Ben"
Bir diğeri diyor ki "Ne sen ne o, ille de ben"
Hadi, buyurun bakalım.
Bir yanda yerel seçim kazanımlarının öne çıkarılması.
Bir yanda iktidar olma hayali.
Bir yanda Cumhurbaşkanlığı adaylığı.
Parti paramparça.
CHP seçmeni şaşkın.
Kimin tarafında yer tutacağını bilemiyor.
CHP'nin şimdi ki lideri ne yana dönüp hangisinin yanında duracağını...
Kime destek vereceğini...
Hangi başkanı öne çıkaracağını bilemiyor.
Yukarı tükürse bıyık.
Aşağı tükürse sakal.
Tarafsız kalamaz.
Ancak bir siyasetçi olarak şunu çok iyi bilmeli ki "Deriyi görmeden paçaları sıvamayacaktı"
Atalarımız böyle demişler.
Cumhurbaşkanlığı seçimine daha üç yıl var.
Bu aday belirleme aceleciliği neden?
Paylaşılamayan ne?
Biri "Bir milyonu sokağa indiririz" diyor.
Biri "Partiyi yıpratıyorsunuz" diyor.
Biri " Kamuoyu yoklamalarında ben önde çıkıyorum" diyor.
Biri "On altı milyonun başkanıyım" diyor.
CHP paramparça.
Herkes parti başkanı.
Herkes başkan adayı.
Herkes lider adayı.
Ve bu parti ana muhalefet partisi.
Kendi içindeki bölünmüşlüğü bitiremeyen bir parti nasıl seçmene güven verebilir ki?
Üstüne üstlük bir de "Erken seçim" istenmez mi !
Yerel seçim kazanımları ile genel seçim kazanılacak zannı CHP'yi hezimete uğratır.
Özelliklede Cumhurbaşkanı adayları belirleme sürecinde.
Tüm bunlara bir de "Yolsuzluk" iddiaları ile "Tehdit" davaları basına yansırken...
CHP'yi toparlayacak bir güçlü lider eksikliği bulununcaya veya ortaya çıkıncaya kadar öyle görünüyor ki birbirlerine çelme takmalar devam edecek.