Vallahi ayni siyasi kökenden geldiğimi zannettiğim Ümit Özdağ, son hamlesiyle beni ve benim gibi düşünen milyonlarca milliyetçiyi hayal kırıklığına uğrattı.

Dün yaptığı açıklamayla siyasi çizgisinden 180 derece ayrışan Özdağ, bugün itibariyle siyaseten bitmiştir.

Bunu söylerken kimse yanlış anlamasın; esas olarak ben siyasi etik değerleri ayaklar altına aldığı için bunu söylüyorum.

Bir kere basın toplantısı sırasında kendisini ziyaret eden Numan Kurtulmuş ile yaptıkları görüşmenin içeriğini ifşa etmesi hiç etik değil. İkinci olarak bu güne kadar HDP-CHP ilişkisinden rahatsızlığını belirten ve “HDP'nin hakkını savunan

CHP, şimdi bana saldırıyor” dediğini unutmuş olsa gerek, beyefendi PKK teröründen söz edemedi.

PKK’nın siyasi temsilcisi Yeşil Sol Parti’nin de içinde bulunduğu 7’li masaya payanda oldu.

Şimdi bir bakanlık uğruna Türk milliyetçiliğine bu kadar ağır darbe vurması en başta babası Muzaffer Özdağ’ın ruhunu incitmiştir.

Ümit Özdağ toplantı öncesi sosyal medyadan yaptığı bir paylaşımla aslında günler süren pazarlığı da açıklamış oldu.

Siz bakmayın imzalanan protokole, onun hiç bir bağlayıcılığı olmadığını kendisi de biliyor olacak ki sabah saatlerinde Twitter üzerinden yaptığı bir paylaşım gündem oldu.

CHP Gençlik kollarının duvarlara “Suriye’liler gidecek” yazdığı videoyu alıntılayan Özdağ, “Size söz ben İçişleri Bakanı olarak yollayacağım” dedi.

Yani beyefendi bir hizmet aşkıyla değil, siyasi ikbal beklentisiyle ‘Şer İttifakı’nı desteklediğini açıklamış oldu.

Ya hakikaten bu siyaset kötü oyuncuların elinde heba olup gidiyor. Daha düne kadar PKK’lı belediyelere kayyum ataması konusunda “Kayyum ataması imkanının her zaman olması gerektiğini düşünüyoruz” diyen Ümit Özdağ ile “o kayyum denen garabet uygulamayı tümüyle bitireceğiz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, aynı noktaya gelmişler. Koltuk hayali her ikisinin de gözlerini kör etmiş durumda. Birisi son turda Cumhurbaşkanı olma hayaliyle yanıp tutuşarak ‘kim olursan ol, gel birleşe birleşe kazanalım’ derken diğeri de tüm değerlerini bir kenara bırakıp sadece Süleyman Soylu’dan rövanşı alabilmek için İçişleri Bakanı olmak uğruna nelere evet diyor.

Yine söylüyorum bunlar Türk milletini tanımamışlar. Bu saatten sonra Ümit Özdağ, milliyetçilerin değil ancak herkesi parya gören kendisinden başka halklara tahammülü olmayan elitistlerin oyunu alır. O da ancak yüzde 1’in altında olur.

YÜKSEK SEÇİM KURULU

Sabah işe gelirken, bir radyo programında spiker “Yandım Allah” nidalarıyla Yüksek Seçim Kurulu (YSK) aleyhine atıp tutuyordu. YSK’yı tanımadığı, anayasal rolünü bilmediği hemen anlaşılan spiker arkadaşa ve diğer gazeteci kardeşlerime ders olması niteliğinde bugün biraz ansiklopedik bilgi vereyim dedim.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Türkiye Cumhuriyeti'nde, Yargıtay ve Danıştay'ın kendi içlerinden çıkardıkları üyeden oluşan, Türkiye'deki seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten, aynı zamanda da seçimlerin yargısal denetimini sağlayan karma egemen üst yargı mercidir.

Anayasa'da “Yasama Bölümü” içinde yer alan ve seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten Yüksek Seçim Kurulu, yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurulları’nca kendi üyeleri arasından üye tam sayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir.

Yani öyle işkembe-i Kübra’dan sallamakla olmuyor. YSK bir yüksek mahkemedir. Ve seçimlerin bağımsızlığının teminatıdır. YSK’yı yıpratmak sadece bölücülerin işine yarar.