Malum gündem seçim ve vaatler havada uçuşuyor. Sandıktan sandığa hatırlanan vatandaş, vizyon diye uydurulan projelerin hangisine ikna olursa ona basacak mührü elbet.

Gece yarısı akaryakıta gelen zamma bakacak hali yok ya! Kur yükseliyormuş ona ne! Süt ürünleri cep yakıyor et ürünleri ağıt! Ağlayacak hali mi var? Ne mutlu meyve sebze alamayana, yüzü gülüyor…

Niye mi böyle diyorum? Bakın işte geçen gün sosyal medyaya bir protesto görüntüsü düştü. Vatandaş kimi ve neden protesto ediyor?

Bursa’da Soğanlı Millet Bahçesi açılışında, küçük bir grup, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile Bursa Milletvekili Mustafa Varank’ı İsrail ile yapılan ticaret dolayısıyla protesto etti.

Şimdilerde bazı çevrelerin politik kışkırtmanın bir araç olarak kullandığı konunun rakamsal boyutlarını, bu köşeden geçen yıl ekim ayında ‘İsrail’e dur demenin maliyeti’ başlıklı yazıyla duyurmuştum.

Okumak isteyenler için link: https://www.liderbursa.com/israil-e-dur-demenin-maliyeti-h47277.htm

Birilerinin şimdi aklına gelen konuyu biz gündeme getireli neredeyse 5 ay olmuş…

Bakanları protesto eden vatandaş şöyle diyor: İsrail’le ticaretten utanç duyuyoruz. Hükümet halkın sesine kulak versin. İsrail'le ticaret, Filistin'e ihanettir…

İyi de ey vatandaş, kime sesleniyorsun? Çevre ve Şehircilik Bakanı’na…

Dikkatinizi çekerim!

Vatandaş; hayat pahalılığını, kiraların yüksekliğini, ücretlerin düşüklüğünü protesto etmiyor. Et, süt, un ürünlerine yaklaşılamıyor meyvenin ve sebzenin eskisi makbul olmuş ama vatandaş, İsrail ile ticareti protesto ediyor…

Bakınız bu kritik bir noktadır. Ki bu olan münferit değildir. Aynı grup, yakın zamanda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a da seslenmişti…

28 Mart’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bursa ziyaretinde de itirazlarını dile getireceklerini söylüyorlar…

Yalnızca Bursa’da değil başka şehirlerde de örnekleri var…

Bir kesim, protestoculara ‘başka işiniz mi yok?’ diyor. Bir başka kesim haklısınız. Bir kesim de var ki ‘bunlar ne istiyor?’ diye düşünmeden sırf hükümete yönelik protesto yapıyor diye sahipleniyor…

Protest yaklaşım, ne yazık ki toplumumuzda protez bacak gibi duruyor. Yerine oturmuyor. Ya zamansız ya anlamsız kalıyor…

Kullanışlı aparat cinsinden, terörize edilmeye müsait, muhatabına ulaşma kaygısı gütmeyen protesto ya bir komplonun ürünü ya da bir aptallığın.

Bu noktada kimse, ‘aman efendim İsrail ile ticaret falan’ demesin zira yukarda da dediğim gibi ben bu konuyu yazdığımda siz, kahvecilerde yer tutuyordunuz…

İsrail ile ticaret istemiyorsanız?

Aklınızı kullanın, bilimsel ilerlemeye hizmet edin, icatlar bulun… Tıpta, sanayide patentler geliştirin… Tarımda yılmadan ve durmadan üretin…

Bunları yapamıyorsunuz ama yine de İsrail ile ticaret istemiyorsanız? 8 saat mesainize ilave 2 saatte ülkeniz için çalışın… İşinizi en iyi şekilde yapın!

İşsiz misiniz? O zaman çevrenizde bir şeyleri iyileştirmek için çaba gösterin!

Emekli misiniz? O zaman hayat boyu öğrenmeyi ve öğretmeyi şair edinin, durmayın. Üretmenin yollarını arayın.

Vatandaşlık ödevleri ve sorumluluklarından kaçmayın… Siz önce her şeyi doğru yapmanın mücadelesini ve adanmışlığını kendi hayatınızda verin ondan sonra konuşun!

Yaşamı boyunca doğruluk ve dürüstlük adına hiçbir bedel ödememiş ama şimdi kalkmış sanki çok vicdanlı ve sorumlu yaşamışçasına naralar atıyor.

Sözüm ona bir hak savunuyor. Yahu toplumun ekseriyetinin hayatı çalmak üzere kurulmuş. Kimi kiminin zamanını çalışıyor kimi fikrini araklıyor kimi karakterini kimi de emeklerini…

‘İsrail ile ticaretten utanıyoruz’ diyenlerden birini alıp hakikat ölçüsünde bir tartıya çıkarsan sonuç acaba kimi utandırır?

Son dönemde hepimizin çokça yaşadığı ‘başkasının yerine utanma’ duygusu var ya birilerinde kolaycılığa neden olmuş nasılsa benim yerime utanan birileri olur diyerek her türlü çukura giriyor sonra da protest rolü kesiyor…

Saygıyla…