Bugün, 14 Mart Tıp Bayramı. Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi dün mart ayı toplantısının ilkini gerçekleştirdi.

Prof. Dr. Alpaslan Türkkan, ‘14 Mart Tıp Bayramının önemine binaen konuşacaktı ama Meclis üyeleri, ‘TIP’ dedi ve susturdu.

Bu konudaki görüşlerimi yazacağım. Fakat öncesinde sizinle bir anket sonucu paylaşmak istiyorum. Anket denince aklınıza hep seçim geliyor ama bu kez bir geçim anketi ile karşınızdayım.

Sağlık çalışanlarının yüzde 80,9’u maaşının yeterli olduğunu düşünmüyor.Yüzde 69’u maaş dışı ödemeleri (taban, teşvik, nöbet vb.) çok düşük buluyor.Yüzde 93’ü giyim ve aile yardımı gibi sosyal ödemelerin düşük kaldığını belirtiyor.

***

Sağlık çalışanlarının yüzde 1,4’ü ekonomik durumunu iyi olarak nitelendiriyor.Yüzde 48,6’sı ekonomik durumunu kötü, yüzde 50’si ise orta düzey olarak görüyor.Yine sağlık çalışanlarının yüzde 31,4’ü kredi kartının sadece asgari tutarını ödeyebiliyor.Cebinde kalan miktar kadar ödeme yapabildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 9,6.Yüzde 16,3’ü kredi kartı borcunu ödeyemediğini ifade ediyor.

***

Sağlık çalışanları arasındaki en büyük endişe yüzde 37,3 ile amir baskısı.İş güvencesinin ortadan kalkması yüzde 27,2.Şiddet yüzde 18,6. Bulaşıcı hastalıklar ise yüzde 16,9.

***

Amir baskısı en önemli endişe olarak gören sağlık çalışanlarına ‘kurum amirlerinin sizlere karşı davranışlarının nasıl değerlendiriyorsunuz?’ diye sorulmuş.

Yüzde 35’i ayrım yapıyorlar, yüzde 27,8’i keyfi yönetim sergiliyorlar, yüzde 12,4’ü psikolojik baskı kuruyorlar demiş.

Amirlerin davranışlarını hoşgörülü bulanların oranı yüzde 20,4. Adaletli bulanların oranı ise sadece yüzde 4,4.

***

Ankette sağlık çalışanlarının yüzde 29,2’si görev sırasında fiziksel şiddete, yüzde 83,2’si ise sözel şiddete maruz kaldığını belirtmiş.Birkaç defa fiziksel şiddete maruz kalanların oranı ise yüzde 13.Yüzde 13,3’ü ise sayısını hatırlamadığı kadar sözel şiddete maruz kaldığını ifade ediyor.

***

Sağlık çalışanlarının sadece yüzde 17,7’si ailesine yeteri kadar vakit ayırabildiğini düşünüyor.Yüzde 62’si tükenmişlik sendromu yaşadığını belirtiyor. Yüzde 71,7’si bir kamu çalışanı olarak geleceğini güvence altında hissetmiyor.Sadece yüzde 10,4’ü tekrar meslek seçecek olsa sağlık alanında olmak istiyor. Yüzde 7,6’sı çocuklarının sağlık meslek mensubu olmasını istiyor.Yüzde 73,7’si ise sağlık meslek mensuplarının toplum tarafından saygın bir meslek olarak kabul edilmediğini düşünüyor.

***

Bir başka bilgi ise şu:

Türkiye’de 205 Bin 675 Hekim görev yapmaktadır. 126 Bin 648’i Sağlık Bakanlığında görevlidir.

2023 yılı verilerine göre, Türkiye’de 100 bin kişiye düşen doktor sayısı 239'dur. Türkiye bu sayıyla OCED sonuncusudur. OECD ortalaması ise 377, AB’de ise 414'tür.

Ebe hemşire sayımızda de durum aynıdır. 2023 yılı verilerine göre, Türkiye’de 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı 361'dir. Türkiye bu sayıyla OCED sonuncusudur. OECD ortalaması ise 988, AB’de ise 882'dir.

***

Bu iddialı bilgileri paylaştık ama kaynak vermeden olmaz.

Bahse konu anketi yapan Türk Sağlık-Sen’dir. Tamamı sağlık çalışanı olan 5 bin 760 kişi örneklem alınarak bu sonuçlar elde edilmiştir. Ki Türk Sağlık-Sen’in konusundaki yetkinliği düşünüldüğünde bu vargıların doğruluğu tartışma konusu bile olamaz.

Son bölümdeki hekim ve hemşire istatistikleri de Türkiye Kamu-Sen ve Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci’nin ankete dair yaptığı açıklamanın içinden bir alıntıdır.

Sayın Kahveci’nin mesajı net: Atama bekleyen gençlerin çağrısına kulak verilmelidir. Personel eksikliği giderilmeli yeni atamalarla sağlık ordumuz güçlendirilmelidir. Türk Sağlık-Sen olarak yapılması gerekenlerin ne olduğunu net bir şekilde söylemekteyiz. Bunun için de mücadele vermekteyiz.

Türkiye Kamu-Sen ve bağlı sendikaların hak arama konusundaki samimi gayretinin şahidiyiz, kendilerinin kamu çalışanları adına her zaman güvenli liman olduğunu da biliyoruz.

Anketi benimle paylaşan Türk Sağlık-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Köse beyefendiye teşekkür ediyorum.

***

Sağlık çalışanları açısından manzarayı resmeden Türk Sağlık-Sen’in anket sonuçlarını paylaşırken ifade etmeliyim ki bunları söylemek veya yazmak ‘bugüne kadar yapılanlara karşı bir reddiye’ değildir!

Devrim niteliğinde pozitif adımlar olduğu kadar bozucu sonuçları olan bazı adımlar da olmuştur ki bu da son derece olağandır. Ben sorunların kaynağını nedenleriyle ve sonuçlarıyla anlayabiliyorum ama toplumun da anlaması gerekiyor. Toplum anlamıyorsa sorun anlatanda olabilir mi?

***

Gelelim başlık ve girizgahtaki konuya…

Alpaslan Türkkan, 2021-22 döneminde Bursa Tabip Odası (BTB) Başkanıiken tanıştığım bir isim. O tarihlerde kendisi ile iki kez röportaj yapmış ve yayınlamıştım. O zamanlar unvanı Doç. Dr. idi.

Biri salgın gündemli diğeri ise manyetik alanlar hakkındaydı. Kendisinin uzmanlığı ve yetkinliğine dair hiçbir şüphem yok. Hatta kendisini iletişime açık, idealist ve saygın bir kişi olarak gördüğümü gıyabında birçok kez söylemişimdir. Yine söylemekten geri durmam.

Bir röportajımızda şöyle demişti:

“Ben hekimle hasta arasına para giremeyeceğine inanıyorum. Halk sağlığı uzmanıyım ve muayene açmam için çok teklif geldi.”

Bu ifadenin doğruluğunu başkalarına sorarak da teyit ettiğim ve inandığım için yazmakta beis görmüyorum.

Şimdi, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in 9 danışmanından biri olan Prof. Dr. Alpaslan Türkkan’ın para veya siyaset için orada olduğuna inanmak istemem.

Hatta o dokuz arasında en doğru isim olduğunu, belki de Mustafa Bozbey’in tek liyakatli ataması sayılabileceğini söylesek haksızlık olmaz.

(Bu arada kendisi beni görse tanımaz, belki de röportajı dahi hatırlamaz. Yani tanıdığım veya yakınlığım olduğundan falan söylemiyorum bunları.)

***

Prof. Dr. Alpaslan Türkkan, Meclis kürsüsünde şunları söyleyebildi:

14 Mart ile ilgili konuşmam talep edildi. Bu nedenle teşekkür ediyorum. Anlatmak istediğimiz şeyler var. Bizler genellikle 14 Mart’ta hep dertlerimizi paylaşırız. Sorunlarımızı paylaşırız, özlük haklarımızı konuşuruz ve çözüm önerilerini tartışırız. Bugün burada size aslında bizim çok zor koşullarda çalıştığımızı, sağlık sisteminin çöktüğünü hepinizin çok yakından bildiği bir yakınınızı muayene ettirebilmek için aylarca beklemek zorunda olduğunuz inanılmaz bir sanal kuyruk olduğunu, ameliyat olabilmek için 1 yıl bekleyen kanser hastaları olduğunu anlatmayacağım. Bunları biliyorsunuz zaten. Dünya birincisi olduğumuzu da anlatmayacağım…

Sayın Türkkan’ın bu sözlerine Meclis’te Cumhur İttifakı sıralarından ‘bunların Tıp Bayramı ile ne alakası var?’ denilerek ‘açıklamalar siyasi bulunduğu’ içintepki geldi.Salonda hararet yükseldi oturuma 5 dakika ara verildi.

Sonrasında oturum yeniden açıldı. Sağlık Daire Başkanı Düşünsel Şentürk, konuşmak üzere kürsüye çıktı. Keşke çıkmasaydı. Kem küm, mırın kırın! Düşünün daire başkanısınız ama iki kelimeyi bir araya getiremiyorsunuz!

Sayın Türkkan’ın geçmişteki açıklamalarını bildiğim için bu konuşmasını ben, ilk anda siyasi bulduğumusöyleyemem.

Fakat kendisinin yeni görevi ve konuştuğu kürsünün yükümlülükleri gereği ‘daha sorumlu davranmalıydı’ diye düşündüm.

Haliyle Cumhur İttifakı Meclis üyeleri tepki göstermekte pek de haksız değil.

Çünkü Sayın Türkkan, artık sorunları dile getirmek değil çözüm üretmek üzere görevli olduğunu fark etmeli.

Sayın Bozbey’in danışmanı olarak Sayın Türkkan özellikle de halk sağlığı uzmanlığı ile bugüne kadar hangi soruna çözüm üretmiştir?

İşin açığı ben geçen sürede bir şey göremedim! Belki sözü kesilmeseydi kendisi anlatacaktı. Bilemedik! Önümüzdeki günlere bakacağız!

Bursa’ya yaşayanlara saygıyla…

NOT: Aklımın bir kenarında, Şanlı Türk Ordusu TSK’ya ‘Kimyasal silah kullandı’ iftirası atan Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) adını anmak dahi istemediğim başkanı hakkındaki görüşleriyle de Türkkan’ın pozitif ayrıştığını anımsıyorum, ama tam kani olamadım.