Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ile birlikte hayatımızda birçok alışkanlığımız değişti.

Bunların en başında yaşam standartlarımız geliyor…

Olmayan yaşam standartlarız…

Malum Türkiye’de enflasyon aldı başını gidiyor.

Ekonomik darboğaz gün geçtikçe toplum üzerinde etkisini iyice hissettiriyor.

Böyle bir ortamda teknolojinin gelişmesi ve kullanımının yaygınlaşması ile birlikte insanların birbirine olan yaklaşımları da değişmiş durumda.

Birçok insan sosyal medyada şaşaalı hayatını paylaşıp keyif çatarken, bazı insanlar ise bu şaşaalı hayatlara özeniyor.

***

Dar gelirli ya da orta sınıfa mensup bir kişi sosyal medyadaki bu tüketim çılgınlığını gördüğü zaman maalesef bir bağımlılık gibi o tüketim çılgınlığına kendisini kaptırıyor.

Bunu kendisine bir zorunluluk haline getiriyor.

‘O telefon bende de olmalı, bu kıyafeti ben de giymeliyim, onun gittiği tatile ben de gitmeliyim’ vs.

Bunun örneklerini çoğaltabiliriz.

***

Yapılan araştırmalar, sosyal medya kullanıcılarının ortalama yüzde 54’ünün bir ürün satın almadan önce sosyal medyada araştırma yaptığını yüzde 71’inin de sosyal medyada gördüğü gönderilerden esinlenerek alışveriş yaptığını ortaya koyuyor.

Yani bu demek oluyor ki kullanıcılar, hem karar vermeden önce hem karar verme sürecinde sosyal medyadan faydalanıyor.

***

Anlatmak istediğim zaten bizim toplumumuz 90’ların sonundan itibaren bir tüketim toplumu haline geldi.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte son 10 yıldır insanların birbirine özenmesi ve sosyal medyadaki şaşaalı hayatlar diğer sosyal medya kullanıcılarını da etkiliyor.

Buna genel perspektifte bakınca kapitalizmin tüketim üzerindeki etkisi olarak görebiliriz.

Ama durum bunu da aşmış durumda…

***

Evet, teknolojiyi hepimiz seviyoruz hepimiz kullanıyoruz.

Hayatımızı teknolojik imkanlar doğrultusunda şekillendiriyoruz.

Ama bunu belirli sınırlar içerisinde yapıyoruz ya da yapmaya çalışıyoruz.

Lakin bu özentilik durumu günden geçtikçe etkisini iyice arttırıyor.

Anlam verebilmek güç…

Üzerine bir yorum yapabilmek de biraz zor…

Ama maalesef ortadaki gerçek de kaçınılmaz.

***

Sosyal medyada influencer dediğimiz ya da sosyal medya içerik üreticisi istediğimiz insanlar lüks markaların reklamlarını yaptıkça ya da özenti duyulacak şekilde hayatlarını paylaştıkça diğer kullanıcılar bundan etkileniyor.

Muhakkak bunun bilimsel bir açıklaması vardır.

Bence üzerine araştırılması gereken derin bir konu…

Sosyal medyanın tüketim alışkanlıklarına etkisi…

Konu başlığımız bu gayet açık ve net…

Bu arada kimseyi eleştirmiyorum kimseye ‘şunu şöyle yapıyorsun veya bunu böyle yapıyorsun’ demiyorum.

Ama bu ekonomik ortamda bu kadar şaşaalı yaşantıların toplumumuzu nasıl bu denli etkilediği kafamı kurcalıyor.

***

Bu duruma prim verenler muhakkak ki var.

Ya da bu yaşantıları doğruymuş gibi gösterenler. Elbette bunlar var.

Ama biraz şapkamızı önümüze alıp düşünmemiz lazım; bu kadar tüketim çılgınlığını yaymak ne kadar doğru?

Tabii ki influencerlar ya da sosyal medya içerik üreticileri bu iş işten para kazanıyor.

Buna katiyen bir eleştirim yok.

Ama her şeyin bir oluru var anlatabiliyor muyum?

Herkes biraz kendisini karşısındakinin yerine koymalı.

Herkes biraz ülkesini düşünebilmeli.

Ekonomik ortamın getirilerini veya sonuçlarını hesaplayabilmeli.

İnsanlarımız da atasözünde dediği gibi ayağını yorganına göre uzatabilmeli.

Böyle bir toplum olmamalıyız.

Bu kadar bencil düşünen, bu kadar vurdumduymaz ve bu kadar bilinçsiz olmamalıyız.