Bizim çocukluğumuz, TRT’nin siyah beyaz tek kanallı yayınlarıyla geçti. Sonra 1980’lerde renkli yayınlarla tanıştık. 1990’larda ise özel televizyonlarla tanıştık. Ardından hayatımıza internet, bilgisayar cep telefonları girdi. Bugün beşikteki çocuklar bile cep telefonlarıyla oynuyor. Bizim dönemimizde bunların hiçbirinin olmadığını söylediğimde 22 yaşındaki kızım “taş devrinden farkınız yokmuş” diye bana takılıyor.

Şöyle bir düşününce “pek de haksız değil” diyorum. Bizim dönemimizde bilgiye erişim iletişim olanakları bugünkü gibi olmadığı için çok sınırlıydı. Dünyada olup bitenleri haliyle ya televizyon ya, radyo, ya da gazete haberlerinden öğrenebiliyorduk. Oysa bugün dünyanın en uzak noktasındaki bir olaydan bile saniyeler içinde haberdar olabiliyoruz.  Her şey bir tıkla elimizin altında. Olup bitenler sosyal medya aracılığıyla bir anda milyonlarca kişiye ulaşabiliyor. Etkileşim böyle bir şey.

* * *

Haliyle bu değişim basın sektörünü de etkiledi. Benim gazetecilik yapmaya başladığım ilk yıllarda haberleri daktilo ile yazıyorduk.  Bazı gazetelerde renkli filme bile geçilmemişti. Çektiğimiz fotoğrafların filmlerini karanlık odada kendimiz banyosunu yapıp, sonra da bunları zarflara koyarak hava limanından kargoyla İstanbul’a gazetelerin yurt haberler departmanına gönderiyorduk. O dönemde ajans haberciliği de pek yaygın değildi. Her gazetenin ya da televizyonun yereller de buna dahil her branştan muhabiri vardı.

* * *

Polise, adliyeye, hastaneye, ekonomiye, belediyelere, siyasi partilere, sendikalara,  magazine, spora bakan muhabirler farklıydı. Örneğin polis muhabirleri karakollardan çıkmazdı. Herkes yarış içindeydi, özel haberler yaparak, haber atlatmaya çalışırdık. Rekabet vardı. Sadece muhabirler arasında değil; medya patronları arasında da rekabet vardı. Hatta bu rekabet yüzünden medya patronları birbirleriyle davalık da oluyordu. Bazen patronlar arasındaki davalara çalışan gazeteciler de dahil oluyordu. Ben de bu medya patronlarının davaları arasında kalıp birkaç kez yargılandım.

* * *

O yıllarda bu rekabetin sonucu olarak büyük gazetelerin Antalya’da Akdeniz ilaveleri de yayınlanıyordu.  Ama zamanla medyadaki o rekabet büyük ölçüde ortadan kalktı. İnternetin yaygınlaşması da internet gazeteciliğini doğurdu. Bunlardan olumsuz etkilenen yazılı basın haliyle okuyucu da kaybetmeye, başladı. Ekonomik nedenlerin de etkisiyle zamanla ulusal gazetelerin yerel ilaveleri de tek tek kapandı.

* * *

Geçtiğimiz günlerde Hürriyet Akdeniz ekinin de yayın hayatına son verildi.  Böylece bir dönem sona erdi. Tek kelimeyle üzüldüm.  Diyecek başka söz bulamıyorum. Öte yandan son yıllarda okuyucu ya da izleyici profili de büyük bir değişim içinde.

* * *

Tanıdığım bir çok kişi televizyon bile izlemediğini söylüyor. Birçoğu yayınlanan haberleri ve tartışma programlarını can sıkıcı buluyor. Bir kısmı da tatmin edici görmüyor.  Bunlar da bizim günahlarımız.