Günümüzde, ölen kişinin ardından sıkça kullanılan “toprağı bol olsun” ifadesinin kökenini hiç düşündünüz mü? Sözlü kültürümüzde yer alan bu deyimin ardında derin bir anlam yatmaktadır. Şüphesiz insan, beden olarak toprağa yakındır, toprakla iç içedir: topraktandır, topraktadır, toprağadır…

***

Çünkü toprak, insanın zeminidir; yeryüzündeki malzemesi, aracı ve imkânıdır. İnsan, işleyerek, kararak, kazarak kendini toprağa, toprağı kendine katar; acılarını ve umutlarını toprakla bütünleştirir. Ancak bu bağ sadece yaşamla sınırlı değildir. İnsan, ölümüyle de toprağa bağlanır.

***

Atalarının gömülü olduğu toprak, yurdun ve memleketin anlam kazandığı sınırdır. “Topraktan geldik, toprağa dönüyoruz” ifadesi de insanın bu kadim bağına işaret eder. Âşık Veysel’in “sadık yar” betimlemesi, toprak ve insan arasındaki samimi yakınlığın en güzel ifadelerinden biridir. İlk insanın topraktan yaratıldığına dair inanç, yazılı kanıtlara ulaşamadığımız eski çağlardan beri Türk toplumunda yaygındır.

***

Yaratılış efsanelerine baktığımızda, Altay ve Sibirya Türklerinin anlatılarında Tanrı’nın insanı topraktan yarattığı görülmektedir. Orhun Yazıtlarından itibaren Türkler, kendilerini Tanrı’nın makamı olan mavi gök ile yaratılmış kara toprak arasında varlık sürdüren bir canlı olarak tanımlamıştır. İslamiyet’in kabulüyle de bu inanç devam etmiştir.

***

Türk insanı, dualarında Tanrı’dan geçimi için bolluk ve bereket isterken, ölüleri için rahmet dilerken toprağı anmıştır. Çünkü toprak; insanın yaratıldığı hammadde, ölünce döneceği yer, atalarının yattığı mekân ve besininin yetiştiği rahimdir. Bu nedenle “toprağı bol olsun” ifadesinin tarihten gelen derin bir anlamı vardır.

***

Bu deyimin kökeni eski Türk geleneklerine dayanmaktadır. Eski Türk inançlarına göre, bir kağan vefat ettiğinde, halk cenaze törenine evlerinden birer kova toprak getirerek katılırdı. Kağan ne kadar çok sevilirse, mezarı o kadar yüksek olurdu.

Böylece hem kağanın şanı ve şöhreti artar hem de ruhunun huzur içinde olacağına inanılırdı. “Toprağı bol olsun” ifadesi, bu toprak atma geleneğinden doğmuş, zamanla ölen kişiyi anarken veya yakınlarına başsağlığı dilerken kullanılan bir iyi niyet sözü hâline gelmiştir.

***

Bu anlayış, Anıtkabir’de de kendini göstermektedir. Mozolenin altındaki mezar odasında, Türkiye’nin tüm şehirlerinden, Atatürk’ün doğduğu evin bahçesinden, Kore’deki Türk şehitliğinden, Süleyman Şah Türbesi’nden, tüm Türk devletlerinden ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden getirilen topraklar bulunmaktadır.

Bu topraklar, Atatürk’e olan saygı ve bağlılığın bir simgesi olarak pirinç vazolar içinde muhafaza edilmektedir.