Kendinizi dev aynasında görmeyi bırakın artık.
İkide bir suçlama.
İkide bir hor görme.
İkide bir azarlama.
İkide bir nasihat.
Yok şöyle yapın...
Yok böyle yapın!
Yok şu şöyle olmuş.
Yok bu böyle olmamalıymış!..
Hadi oradan hadi.
Yeter artık.
Bıktırdınız.
Usandırdınız.
Sıktınız.
Aynen de öyle.
Erdoğan'ın dediği gibi:
"Gerekirse ayrılırız."
Yeter kapıda beklediğimiz.
Beklettiğiniz.
Hep bir bahane, hep bir uyarı!
Ne oluyor?
Unutmayın ki Türkiye olarak her sahada çok yol kat ettik.
Çok iyi gelişmişlik gösterdik.
Muasır devletlere yetiştik.
Batı’ya muhtaçlığımız yok gibi.
Aksine Batı'nın, AB'nin bize ihtiyacı var.
Bir de kalkıp:
"Seçimler aynı şartlarda yapılmadı" demezler mi?
Hadi oradan, hadi.
Ama haklılar!
Her fırsatta içeride hâlâ hükümet suçlanırsa.
Her fırsatta şikâyet edilirse.
Her fırsatta Batı'nın eline kozlar verilirse olacağı bu.
Seçimden üç gün sonra "Batı ölçeğinde seçimler yapılmıştır" diye rapor verirler; dört ay sonra:
"Eşit şartlarda seçime gidilmemiştir" derler.
İçeride Müslüman gavurun ağzına laf verirse, dışarıdan suçlama gelir tabi.
Bir türlü düşmanlara karşı birlik içinde olamıyoruz.
Batı bize düşman mı?
Düşmanlar tabi.
Düşman olmasalar bizi bir kaşık suda boğmak isterler mi?
Teröre destek verenler onlar.
Anadolu'yu parçalamaya kalkanlar onlar.
Bize üstü kapalı ambargo uygulayanlar onlar.
Siyasi, askeri, ekonomik baskı uygulayanlar onlar.
NATO’da bile bizim üzerimize savaş planları, tatbikatları yapanlar onlar.
Yani Amerika ve Avrupa devletlerinin hepsi.
..Ve içeride onların kılıcını savuran işbirlikçileri.
Ama yeter artık.
Sıktılar!
Kendi göbeğimizi kendimiz kesecek kadar büyüdük.
Allah hainlere fırsat vermesin.
Dost gözüken düşmana muhtaç etmesin.