Türkiye, ihracatta her geçen yıl çıtayı yukarıya taşıyor. Aylık, dönemlik ve yıllık rekorlar kırılıyor. Geçen yıl da öyle geçti.
Senelik toplam ihracat, 255,8 milyar dolarlık seviye ile Orta Vadeli Program’daki (OVP) hedefin üstünde ve Cumhuriyet tarihimizin yeni zirvesinde gerçekleşti.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, baş mimarı olduğu bu seviyeyi şu ifadelerle derinleştirdi:
2023 senesinde ihracatın ithalatı karşılama oranı 0,8 puan artışla yüzde 70,7'ye yükseldi. Bakınız bu oran, biz göreve geldiğimizde sadece yüzde 50 civarındaydı… Yola çıktığımız 2002 yılında aylık ortalama 3 milyar dolar ihracat yaparken bugün aylık ortalama 21,3 milyar dolar ihracat gerçekleştiriyoruz…
Müteşebbisin önünü açan, gelişimini ve büyümesini teşvik eden 22 yıllık politikaların bir yansıması olan bu ihracat seviyesi, aynı zamanda ülkemizin üretim kapasitesi ve potansiyelini yansıtmaktadır.
Son 22 yılda yaşadığımız kırılma noktası niteliğindeki türlü krizler olmasaydı hiç kuşkusuz bu rakam daha da yukarılara çıkabilirdi. Ama her şeye rağmen ulaşılan bu nokta motive edici niteliktedir.
Eminim ki zaman içerisinde ihracatımız, ithalatı geçecek ve ithale dayalı üretim bağımlılığı kırılacaktır. Özellikle enerjideki bağımlılığı kırmak adına verilen mücadelenin nimetleri orta vadede dış ticarette lehimize bir dengelenmeye vesile olacaktır.
Ülkemizin sahip olduğu yetkinlikleri bilenler, karamsarlığa, komplekse ve özgüven eksikliğine kapılmamak gerektiğinin farkında. Yapmamız gereken üretmek ve bu hedefle çok çalışmak.
Türkiye, bugün üretmek için ihtiyaç duyulan tüm niteliklere sahip ve avantajlı konumdadır. Bu noktada bilhassa sermaye sahiplerinin kaynaklarını verimli kullanmak ve üretmekten taraf kalmaları sağlamak gerekmektedir.
Piyasanın bugün küresel darboğaz kaynaklı zorlayıcı şartlarının geçiciliği unutturulmamalı; kaos ve krizden beslenen odakların manipülatif akınları kırılmalı. İş dünyamız ve çalışanlarımız, ülkenin refahı ve kalkınması yolunda ortak hedefe yöneltilmelidir.
Bu noktada yeni ihracatçı kentler kazandırma projesinin bir sonucu olarak ulaşılan bu seviyenin daha ileriye taşınmasının bir başka adımı da ihracatçı kent kimliği taşıyan şehirlerdeki birikimi korumak ve geliştirmektir.
Örneğin, birkaç yıl öncesine kadar Türkiye’nin en fazla ihracat gerçekleştiren ikinci ili konumundaki Bursa, ülkemizin dış satımda sergilediği büyüme ritminin çok gerisinde kaldı. İkincilik koltuğunu Kocaeli’ne kaptıran Bursa, kısa vadede üçüncülüğü de İzmir’e kaptıracağa benziyor.
OSB statüsünde 17 sanayi bölgesi bulunan; otomotiv, tekstil, konfeksiyon, makine gibi sektörlerin merkez üssü konumundaki Bursa, neden ülke toplam ihracatındaki büyüme grafiğiyle örtüşen bir performans gösteremiyor?
Sektörel çeşitlilik açısından Bursa kadar derinliği bulunmayan Kocaeli, nasıl oluyor da ikincilik koltuğunu koruyor ve her geçen yıl makası açıyor?
Sıkılmayacaksanız bu bölümde sizinle bazı rakamları paylaşmak isterim.
Kocaeli, ihracatta ikincilik koltuğunu Bursa’dan 2018 yılında kaptı. O tarihte Bursa 13,2 milyar dolar, Kocaeli ise 14,1 milyar dolar ihracata imza atmıştı.
2019’da Bursa 14,9 milyar dolar, Kocaeli 15,2 milyar dolara çıktı. Üçüncü sıradaki Bursa ile dördüncü sıradaki İzmir arasında 5 milyar dolar düzeyinde fark vardı.
2020’de pandemi ihracatı vurdu. Bursa 12,8 milyar dolar ile 12,2 milyar dolarda kalan Kocaeli’ni ufak bir farkla tekrar geçti.
2021’de Kocaeli vites yükselti ve ihracatını 17,3 milyar dolara çıkarırken Bursa yeniden üçüncülüğe düştü ve ihracatını 14,9 milyar dolara yani 2019 yılı seviyesine çıkarabildi. Bu arada dördüncü İzmir, Bursa ile arasındaki farkı 2,5 milyar dolar düzeyine kadar düşürdü.
2022’de Kocaeli makası açtı ve yıllık ihracatını 19,2 milyar dolara çıkarırken Bursa 16,1 milyar dolara çıkabildi. İzmir, Bursa ile arasındaki farkı 2,1 milyar dolara indirdi.
2023’te Kocaeli’nin ihracatı 18,7 milyar dolara düşerken Bursa’nın ihracatı 16,2 milyara çıktı. İzmir, Bursa ile arasındaki 2,1’lik farkı korudu.
Son 5 yılda yalnızca Kocaeli değil İzmir, Ankara, Gaziantep, Sakarya gibi iller ihracatlarını ciddi oranda artırdı. Bursa’nın performansı ise yukardaki gibi…
Geçen yıl yüzde 0,4’lük bir artış görünen Bursa ihracatı ayrıntılarına bakıldığında iyileşmenin otomotiv kaynaklı olduğu geri kalan sektörlerde grafiğin düşüş yönünde olduğu görülüyor.
Özellikle pandemi döneminde çip krizi kaynaklı tedarik sorunundan en fazla etkilenenlerin başında gelen Bursa otomotiv endüstrisinde bir toparlanma yaşanıyor.
Bursa’nın toplam ihracatında en büyük paya sahip olan otomotiv endüstrisi geçen yıl dış satımını uzun bir aranın ardından yüzde 7’nin üzerinde artırarak 7,2 milyar dolar seviyelerini gördü.
Otomotiv ihracatındaki bu büyüme, Bursa’nın toplam ihracatında tekstil, konfeksiyon, demir, çelik, kimya gibi sektörlerdeki kayıpları telafi etti.
Şayet önceki yıllardaki gibi otomotiv ihracatında da bir yavaşlama olsaydı, İzmir’in gelip Bursa’yı geçmesi söz konusu olabilirdi.
Bu sebepten ‘neyse ki otomotiv var’ diyoruz!
Yazıyı bitirirken; otomotivde ihracatı artırmak adına üretimin sürmesi, ekonomimiz için stratejik öneme sahiptir. Bu noktada son günlerde otomotiv işçilerinin yaptığı eylemleri desteklerken bu işin ülkeye ve ekonomimize zarar verecek bir boyuta ulaşmadan nihayete erdirilmesi gerektiğini de belirtmek gerekir.
Otomotivde ana ve yan sanayi firmalarının ulaştıkları karlılıklar göz önüne alındığında işçilere hak ettikleri refahı sağlayacak bir ücret verilmesini savunuyorum. Ama kıymetli emekçilerimizin de süreci herkes için kayba neden olacak bir noktaya taşımaması gerektiğini düşünüyorum.
Saygıyla…