Geçtiğimiz Perşembe günü Konyaaltı sahilinde biri eski eşim iki emekli bankacı ile yürüyüş yaparken karşımızdan biri kucağında küçük bir köpek olan yabancı uyruklu oldukça da alımlı iki genç kadın geliyordu. Manken gibilerdi. Rus’a benziyorlardı. Arkalarından akülü golf aracıyla gelen polis memurları kadınları durdurup kimliklerini sordu. Muhtemelen düzensiz göçmen olup olmadıklarını kontrol etmek içindi.. Onlar konuşurken biz yolumuza devam ettik. Konuşmanın sonunda ne olduğunu bilmiyorum. Antalya’nın Konyaaltı ilçesi Rusların en çok tercih ettiği yerlerin başında geliyor. Elbette aralarında kanun kaçakları da olabiliyor. Hatta yabancı uyrukluların arasından ajanlar ve teröristler de çıkabiliyor. Dikkat çekmemek için kimi zaman Konyaaltı bölgesini tercih edebiliyorlar. Gazetecilik hayatım boyunca birçok davayı takip ettim. Hangisini anlatayım. O kadar çok ki.. Örneğin “Sümeyye” parolasıyla birbirleriyle bağlantı kurdukları iddia edilen Suriyeli DEAŞ’lı (IŞİD) teröristlerin Konyaaltı’nda saklandığı ortaya çıkmıştı. Antalya 2’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davayı 2015 yılında bizzat ben takip etmiştim. 25 Ekim 2016 tarihinde Antalya Ticaret ve Sanayi Odasına düzenlenen bombalı saldırıyı gerçekleştiren PKK’lı kadın teröristin de İsviçre’de yaşadığı ortaya çıkmıştı. Bu şahsın kim olduğu da yakalanmasına rağmen tespit edilememişti. Gerçek kimliğini duruşmada açıklayan çocuk bakıcısı kılıklı ATSO bombacısı da Konyaltı’nda saklanmıştı. O teröristin kim olduğunu Türkiye benim yaptığım haberle öğrenmişti. PKK’nın Antalya’da gerçekleştirdiği ilk kanlı eylem de bildiğim kadarıyla 12 mart 1998 tarihinde geçtiğimiz yıl teleferik faciasıyla gündeme gelen Tünektepe’de yaşanmıştı. Koç Finans Akdeniz Bölgesi Pazarlama Sorumlusu 25 yaşındaki Ayça Tuncay, iş görüşmeleri için İstanbul’dan Antalya'ya gelmişti. Genç kadın Antalya’daki işlemlerini tamamladıktan sonra akşam saat 20:15’teki uçağı kalkıncaya kadar şehri gezmek istemişti. Evlilik hazırlığındaki genç kız, geçen yıl teleferik kazasıyla gündeme gelen Tünektepe’deki döner gazinoya gidip şehri buradan görmek için Koç Grubu'na bağlı Günoto'da çalışan birt çocuk babası Manavgat TaşağıllıYahya Hasan Can'ın otomobiliyle yola çıkmıştı. O dönemde teleferik de olmadığı için otomobille gitmişlerdi. Tünektepe’de döner gazinoda Antalya manzarası eşliğinde yemek yedikten sonda dönüşe geçmişlerdi. Ancak yolda önlerine çıkan bir grup PKK’lı, genç kadınla sürücüyü kaleşnikofla tarayıp öldürmüşlerdi. Otomobili de ateşe veren teröristler kayıplara karışmıştı. Olay yerinde 35 boş kovan bulunmuştu. Günoto’nun Genel müdürü rahmetli Salih Çopur’un bu olay nedeniyle ne kadar üzüldüğünü dün gibi hatırlıyorum. Bu olayın ardından Serik’teki kırsal alana kaçtıkları tespit edilen teröristlerle çıkan çatışmalarda önce 7 ardından da 5 olmak üzere toplam 12 terörist öldürülmüştü.
Ancak operasyonu yöneren dönemin Alay komutanı yardımcısı Albay Abdülkerim Kırca 10 Nisan 1998 günü omuriliğine isabet etmesi sonucu felç kalmıştı. Acı haberi alınca dönemin Antalya Valisi Hüsnü Tuğlu rahmetli il emniyet müdürü Natık Canca’dan aldığı purosunu içerken gömleğini gözümün önünde yakmıştı. Binbaşı Cem Ersever'in öldürülmesinden sonra JİTEM'in Diyarbakır Bölge Komutanlığını yapan Kırca, 12 Aralık 2004'te dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Kırca'ya "Devlet Övünç Madalyasına layık görülmüştü. Ancak eski bir PKKL itirafçısı Abdülkadir Aygan 2009 yılında Abdülkerim Kırca'nın emriyle cinayetler işlendiğini iddia etmişti. FETÖ’cülerin de hedefi haline gelen Abdülkerim Kırca, beylik tabancasıyla hayatına son vermişti. Yaşanan bu acı olaydan sonra da Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde birçok PKK eylemi ve saldırıları devam etti. Nitekim 2011 yılı ekim ayında Konyaaltı İlçesi Üçoluk mevkiinde yol kontrolu yapan jandarma ekiplerine ateş açılmıştı O Saldırıda bir astsubay ile bir uzman çavuş yaralanmıştı. Meğer o saldırıda yaralanan astsubay da Kırca gibi felç olmuş. 14 yıl yatağa bağımlı olarak yaşayan o astsubaydan da acı haber geldi. 14 yıldır bitkisel hayatta kalan Astsubay Kıdemli Başçavuş Şahin Çınar, Konyaaltı’nda ben yürüyüş yaptığım gün Uncalı’daki şehitlikte son yolculuğuna uğurlanmış. 14 yıldır bitkisel hayatta yaşam mücadelesi veren o kahramandan hiçbirimizin haberi olmadı. Çatışmalarda yaralanan diğer gazilerimizin durumunu bilen var mı? Ben bilmiyorum. Onların sayesinde sahillerde huzur içinde yürüyüş yapıyoruz.. Antalya’nın tadını çıkarıyoruz. Peki bu kahramanlara vefa borcumuzu ödüyor muyuz? İsimlerini bile hatırlamıyoruz. Onların adını bile yaşatmayı çok görüyoruz. Örneğin kendisine atılan iftirayı kaldıramadığı için yaşamına son veren Abdülkerim Kırca’nın adının yaşatılması için bundan 4 yıl önce köşemden bir çağrıda bulunmuştum. Ama bu çağrıya ses veren olmadı. Nedenini bilemedim. Antalyada terösitlerle girdiği çatışmada felç olan Abdülkerim Kırca’nın eski silah arkadaşlarından biri de Antalya’nın tanınmış avukatlarından Rıdvan Yıldız’dır. Asker kökenli bir avukat olan Rıdvan Yıldız üzerine atılan iftirayı kabullenemediği için yaşamına son veren devlet övünç madalyalı eski silah arkadaşı Kırca ile 14 yıl sonra şehit düşen astsubay başçavuş Şahin Çınar’ın adının yaşatılması gerektiğini söyledi. Umarım Antalya’daki belediye başkanları gereğini yapar.