Lafta hepimiz, hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Ama sanırım bize dokunmadığı sürece!

Hukukun kantarı bizi tarttığında ise ‘bu kilolar bana ait değil’ deyip kefede gizli bir el arama paranoyasını, bile isteye hakikat sayıyoruz.

Hatta buna sadece kendimizi değil etrafımızdakileri de inandırıyoruz. Haliyle durum, hukukun üstünlüğünden gugukun üstünlüğüne dönüşüyor!

Baskın olan sesin meşruiyeti!

Öyle değil midir? Arenada ‘kill, kill, kill’ diye bağıran tribünler olduğu sürece mağlubu öldürmek suç sayılabilir mi?

Ya da tam tersi, tribünlerden ‘hurrah, hurrah, hurrah’ sesi yükselirken kim ölüm emri verebilir?

Aslında tribündekiler de dahil herkes, ortalama bir müteahhit kadar suçludur. Hiçbir şey yapmadıysa bile mutlaka bir kent suçu işlemiştir.

Buna, suçun normalizasyonu ya da suçta eşitlenmek mi desek?

Kimlikte, kültürde, inançta, düşüncede, histe heterojen ama suçta homojen kitleler! Suçu yadırgamayan suçu kanıksamışlar!

Toplumu suça alıştırıp suçun fazlalığından veya suç karşısındaki tavrından şikayetçi olabilir miyiz?

Bu satırları okuduğunuz anda kafanızı kaldırıp en yakın pencereden dışarıya bakın ve suçun konusu sayılamayacak doğru düzgün bir iş gösterin kendinize.

Vergisini gününde ödeyene ‘enayi’ diyen vergi affından yararlananların yadsınamaz çoğunluğu!

‘Hak, hukuk, adalet!’ deyip iliklerine kadar haksız, hukuksuz ve adaletsizliğe batmışların yükseközgüveni, ‘benim hırsızım!’

Sosyologlar derin anlamlar türetebilmek için bir takım yeni veya unutulmuş kavramlarla tanımlamalar türetirken bazen imgelem de yapar: Sosyal çürüme! Akıl tutulması! Zart zurt!

Dalında olgunlaşmamış bir meyvenin çürümesi kimseye zarar vermez! Ama sepette olgunlaşmasını tamamlayan bir meyve çürümeye başlarsa o bozunum çok hızlı yayılır.

Sosyal çürümeden bahsedebilmek için olgunlaşmış bir sosyal yapı olması gerekir. Etrafınıza bakın ve sosyalizasyon adına tam anlamıyla olgunlaşmış bir yapı bulun bakalım! Bulamazsınız!

O nedenle sosyal çürüme diye bir gerçekliğimiz yoktur!

Ya çokça kullanılan akıl tutulmasına ne demeli?

Hiçbir sosyal bilimci, ‘kitlede bir aklın varlığı’na dairkesin yargıya varamaz. Kitle, bir vagondur ve lokomotif nereye çekerse oraya gider. Ki tarih ve günümüz, bunu ispatlar nitelikteki örneklerle doludur.

İşte son örnek!

Herkesin girdiği sınava girip üniversiteyi kazanamıyor, bir dolambaçlı yol ile sınavla giremediği üniversiteden imtiyaz gücüyle mezun oluyor. ‘Sonra da ben kimsenin hakkını yemem’ diyor. Kitle de buna inanıyor!

Üstelik tüm dersleri ve sınavları İngilizce olan bir bölümü bitirdiğini söyleyip İngilizce konuşamıyor bırak onu elindeki kâğıda yazılı İngilizce ifadeleri düzgün okuyamıyor ama kitle, İngilizce eğitim veren okuldan mezun olduğuna inanıyor.

R. Merton’un tariflediği anomide bize uyan tam da bu yenilikçilik! 

Çalışarak ulaşamayacağın hedefe etik dışı yollardan erişmenin normalden öte üstün sayılmaklığı!

Şimdi de bir belediye başkanı, yolsuzluk ve terör soruşturması kapsamında tutuklandı… Bazıları bilinen bazıları bilinmeyen iddialar vahim…

Kantarın topuzu kimin elinde?

Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ülkemizde halk geçmişte bir siyasetçiye dönük haksızlık karşısında tepkisini nasıl göstermiş örnekleri var.

Peki, ortada toplumu ikna edici düzeyde kanıt-delil olmaksızın böyle bir yargılamaya girişilir mi?

Hiç sanmıyorum. Önümüzdeki günlerde manzara netlik kazanacaktır.

Masumiyet karinesine saygılıyız. Tutuklanmanın bir cezalandırma değil tedbir olduğunu kabul ediyoruz. Suçu ispat edilene kadar bahse konu kişi hakkında kesin vargı bildirir bir üslup içinde olmayacağız.

Fakat aynı şekilde bu durumu protesto edenlerin de yargı kurumuna ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermeleri, ‘bağımsız yargı’ inancının içini boşaltmamaları gerekiyor.

Özellikle de kitleleri ateşe sürüklememe sorumluluğunu göstermeleri şarttır!

Ayrıca hiç kuşku yok ki iktidar, toplumda adalet duygusunun neden bu ölçüde tahrip olduğuna dair kendine birtakım sorular sormalı. Yanıtlar üretmelidir.

Guguk kuşları, yumurtalarını başka yuvalara bırakır ve yavrularını başka kuşlara baktırır. Bu kuşlar öylesine parazittir ki daha yavruyken ev sahibinin yavrularını yuvadan atar…

Hukukun üstünlüğüne inanlara saygıyla…