Antalya'da baharı karşıladığımız bir pazar sabahından herkese merhabalar.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir araya geldiğimiz ve kadınların yaşamları boyunca verdikleri mücadeleyi masaya yatırdığımız kitap söyleşisinden çok özel notları, Lider Gazete’de Eylül Ayça Karakuş ile Hayatın İçinden sayfasında sizlerle paylaşacağım.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Dünyada her şey kadının eseridir.” sözünden yola çıkarak, yüreğinin ateşiyle çalışan, üreten, ilham olan tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum.
Geçtiğimiz haftalarda Kültür Anaokulu’nun değerli velileri ile “Sen Kimsin?” söyleşisinde bir araya gelmiştik. Çok keyifli geçen ve adeta aile ortamında hissettiğim söyleşinin ardından okulumuzda bir Kitap Kulübü oluşturdum. Velilerimiz, ilk kitap okuma etkinliğine Adın Ömrüme Hatıra ve Ne Çok Şey Var Bir Bilsen kitapları ile başladılar.
Kadın Olmak...
Kadınlarımızla buluşma vesilemiz her ne kadar kitaplar olsa da sohbetimizin ana teması kadın olmak oldu. Kadın olmak ne meşakkatli şey... Özellikle doğup büyüdüğümüz, yaşadığımız topraklarda. Yüzyıllardır süregelen psikolojik baskılar, öğrenilmiş çaresizlikler, gelenek ve görenekler, maalesef bir türlü aşılamayan kadın-erkek eşitsizlikleri... Hâlâ aynı çukurun içinde debelenip duruyoruz.
Var olma çabamız, kendi ayaklarımızın üstünde kimseye muhtaç olmadan yaşamaya çalışmamız, attığımız her adımda yanlış anlaşılmamak için kendimizi başkalarının gözüyle eleştirmemiz, ailemiz ve çocuklarımız için çoğu zaman tek başına vermek zorunda kaldığımız yaşam mücadelemiz, bilmediğimiz kadın haklarımız ve daha saymakla bitiremeyeceğim birçok vurucu gerçek...
İnsanlar da Mevsimler Gibidir...
Yazılarımla ve kitaplarımla ilgili yıllarca sorulan bir soru hiç değişmedi: "En çok kimi yazıyorsunuz? Kaleminiz çok cesur, peki en yakınlarınız bu kitabı okuduğunda sizi o hikâyedeki kişinin yerine koymuyor mu?"
Yazmış olduğum eserlerin çoğu kadın temalı. Kadınlarımızdan ve kendimden yola çıkarak yazıyorum. Aslında yazdıklarım ne tek başına benim ne de tek başına senin… Hepimiziz, biziz! Ben, var olmayı kaleme alıyorum.
Evet, tüm cesaretimle yazıyorum. Bazen sivri uçlu kalemle keskin satırlarım çıkabiliyor ama yazdıklarımdan korkmuyorum. Çünkü insanlar da mevsimler gibidir; dört mevsim gibi her yaşta değişir, dönüşür…
Hayatımın Ustası da Benim, Çırağı da Benim...
Eğer korkarsam önce kendime haksızlık etmiş olurum. Eğer korkarsam kızıma, oğluma, komşuma, arkadaşıma, en yakınımdan en uzağımda olan kadına ve çocuklarımıza haksızlık yapmış olurum. Ben kendimi bildim bileli duygu ve düşüncelerimi en iyi ifade edebildiğim yerde, benliğimi ortaya koyuyorum. İşte orası tam olarak burası! Usta da benim, çırak da benim.
Benim bu hayatta yapabildiğim en iyi şey yazmak, üretmek, geleceğimiz için arkamızda kalanlara rehber olmak, karanlığın içinde aydınlık arayanlara ışık olmaktır.
Kültür Anaokulu Velileri ile Söyleşi...
Ve gelelim Kültür Anaokulu’nun kıymetli velileri ile gerçekleştirdiğimiz kitap söyleşisinden kendime çıkardığım paya... Öncelikle, ilk günden beri misafirperverliği ve güler yüzüyle beni en iyi şekilde ağırlayan okul müdürü Fatma Süter’e çok teşekkür ediyorum. Anaokulu çatısı altında, klasikleşmiş dört duvarlar arasında değil de ev ortamı sıcaklığında; perdesinden kilimine, duvarındaki resimlerden köşedeki eskitme vitrine kadar insanı çocukluk yıllarına götüren bir atmosferin etkisinden çıkmam gerçekten zor oldu. Her haliyle sıcacık, samimi ve içten...
Mesele Yazmak Değil, Mesele Yazdıklarından Sağ Çıkabilmekte...
Kitaplarımı okuyarak söyleşiye gelen velilerimizin kitaplarla ilgili yorumları, eleştirileri, beklentileri ve okudukları sayfalarda kendilerinden bir iz bulmaları benim için en büyük başarı ve mutluluktu. Sevgili velilerimizden bir kez daha öğrendim ki insanın kendine yapacağı edebiyat ve kültüre dair yatırım her yaşta mümkün... Şimdi kendi yolculuklarında, her biri kendi hayatlarının yazarı olduklarını biliyor. İşte bu bile benim için her şeye değer. İyi ki varsınız ve iyi ki kitaplarıma yol arkadaşı oldunuz.
Mesele benim neyi nasıl yazdığım değil; mesele senin yazılanları okuduktan sonra o dünyanın içinden sağ çıkabilmende... Okuyan, araştıran, öğrenen, kendini geliştirmekten korkmayan kadınlarımızla birlikte, bu hayata emek veren tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tekrar en içten dileklerimle kutluyor, hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.
Bir kitap etkinliğinin daha sonuna geldik. Daha çok var olabilmek ve kitap severlerimizin sayısının daha da artması dileğiyle… İyi pazarlar diliyorum!
Nevzat Akyar, 8 Mart’ta “Ekmekçi Kadınlar” ile emek ve mücadele dolu kadın hikayelerini kaleme aldı. Bu eser, günün ruhunu sizlerle buluşturuyor.
EKMEKÇİ KADINLAR
Neden bu emekçi kadınlar
Ekmekçi kadınlara hiç benzemiyor
Ve neden sevmiyorlar
Hamur açıp ekmek çeviren kadınları
***
Emekleri banknotla ölçülen kadınlar
Sokulabilir mi bir kalbe
Ekmekçi bir kızın
Göğüs çıkınlarına sığmayan kınalı elleri kadar
***
Kaç levendi savaşır bir kaptanın
Yalnız olduktan sonra sefer akşamları
Bir göz aydınlığının nedir ki borsası
Kaç asgari ücret tutar bir sabah kahvaltısı
***
“Ellerinden öpmeye gidiyorum” ekmekçi kadınların
Limanlar nasıl beklerse gemilerini
Öylece gözleyen erkeklerini
Soluğu toprak kokan kadınların ellerini
***
“fabrikada tütün saran kadınlar” kadar sevince
Ekmekçi kadınları / yeryüzünün bütün sendikaları
Şarkılar gerçek olunca bütün kıtalarda
Ben de sevebilirim emekçi türkülerini
Hatta şiirler dizebilirim emek üstüne
Dünyanın bütün dillerinde
NEVZAT AKYAR
09.03.2014 - 09.03.2020