Tüm İslam aleminin huzura ve maneviyata ulaştığı ay olan Ramazan başladı.
Yazımın başında tüm Müslümanların Ramazan ayını kutlamak istiyorum.
Evlerinizden bereket, üzerinizden rahmet eksik olmasın.
Tuttuğunuz oruçlar yaptığınız ibadetler kabul olsun inşallah.
Şimdi asıl konumuza gelelim.
Ramazan ayı bizim için maneviyatın en üst seviyede yaşandığı zaman dilimidir.
Bu mübarek ayda tüm sıkıntılar bir kenara bırakılarak, yüce Rabbimize dua edilir.
Bu mübarek ayda maneviyatın yanı sıra kültürümüzün de birçok önemli parçası akıllarımıza gelir.
***
Ramazan ayı denilince benim aklıma ilk gelenlerden biri Hacivat ve Karagöz…
Çocukluğumuzdan bu yaşımıza kadar Ramazan aylarında eğlence demek, bizim için Hacivat ve Karagöz demektir.
Karagöz ve Hacivat, taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına ise kurgusal, hayali denir.
***
Osmanlı’nın başlarında ortaya çıktığı iddia edilen Hacivat ve Karagöz oyunu özellikle Ramazan aylarında iftar vakitlerinden sonra vatandaşların bir araya gelerek keyifle izlediği bir gelenek haline gelmiştir.
Hepimiz Karagöz ve Hacivat’ı biliriz.
Eğleniriz, hoşumuza da gider.
Lakin bu gölge oyununun yaratıcısına dair bence pek çok insanın fikri yoktur.
***
Hacivat ve Karagöz’ün yaratıcısının Şeyh Küşteri(Şüşteri) olduğu bilinir.
Kendisinin doğum tarihi ile ilgili bir bilgi yoktur.
Fakat İran’da doğduğu kayıtlara geçmiştir.
Orhan Gazi döneminde yaşadığı bilinen Şeyh Küşteri’nin İran’dan Bursa’ya gelerek yerleştiği biliniyor.
Şeyh Küşteri’nin ölüm yeri ile ilgili net bir bilgiye sahip değiliz.
Ancak bir rivayete göre kendisinin mezarının Bursa’da bir rivayete göre ise Muğla’nın Milas ilçesinde olduğu düşünülüyor.
Bu konuyla ilgili de net bir bilgiye sahip değiliz.
Ancak yüksek ihtimalle Şeyh Küşteri’nin mezarının Milas’ta olduğu tahmin ediliyor.
Tarihçilerde Milas’ı işaret ediyor…
***
Milaslı gazeteci arkadaşım meslektaşım Yunus Erman Doğruyol’un da defalarca kez gündeme taşıdığı bir konudan bahsedeceğim.
Tarihinizde önemli bir yere sahip olan Hacivat ve Karagöz’ün yaratıcısı olan Şeyh Küşteri’nin anıt mezarı, 1940'lı yıllarda Milas Belediyesi tarafından gerçekleştirilen yol çalışmalarında yolun altında kaldı.
Yıllar içerisinde birçok tadilatın yapıldığı yolda 2014 yılındaki çalışmanın ardından yatırın çevresindeki zincirler de söküldü.
Pek az kişinin bilgi sahibi olduğu Şeyh Küşteri’nin mezarı Milas’ta olsun olmasın, sonuç olarak buradaki anıt bizim için büyük bir öneme sahip.
Türk-İslam tarihi ve insanlık adına çok değerli biri olan Evliya Çelebi'nin “Mezarına giderseniz, gülersiniz” ifadeleriyle tanımladığı Şeyh Şüşteri’nin anıt mezarının bu halde olması gerçekten bizim için trajikomik bir durum.
Her gün anıt mezarın etrafından yüzlerce araç, binlerce insan geçiyor ama kimse bu önemli kişiliğe ait anıta sahip çıkmıyor.
***
Tarihimiz bunun gibi yüzlerce trajikomik durumla dolu her seferinde kahroluyoruz.
Son olarak Şeyh Küşteri’nin anıt mezarının yaşadığı bu talihsizlik gerçekten bizim için bir utanç olmalı.
Ne olursa olsun bu kişiliğin ölüm yerinin bilinmemesi bu rezilliğin önüne geçmez.
Evliya Çelebi'nin seyahati sırasında “Şeyh Şüşteri'nin yaşadığı şehir” olarak Milas’ı işaret ettiği ortada.
Buna rağmen bu ilgisizlik ve duyarsızlık kahredici bir durum.
Şu mübarek günlerde Ramazan ayını bizlere sevdiren, Ramazan aylarında akıllarımıza gelen Hacivat ve Karagöz’ün yaratıcısının anıt mezarına sahip çıkmalıyız.
Yetkililerin bir an önce harekete geçerek bu anıt mezarı korumaya alması ve gerekli ilgiyi göstermesi gerekiyor.
Her ne kadar geç kalsak da Şeyh Küşteri için yapmamız gereken çok net ortada.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bu tarz konulardaki duyarlılığını çok yakından biliyorum.
Antalya’nın Akseki ve İbradı ilçelerindeki düğmeli evlere karşı gösterilen hassasiyetin bir benzerinin Şeyh Küşteri’nin anıt mezarına karşı da gösterileceğine eminim.
Umarım en kısa zamanda güzel haberleri alırız.