Diyelim ki... Manisa’da şehit cenazesi provoke edildi.

Halk galeyana geldi.

CHP genel başkanı istenmeyen kişi ilan edildi.

Taşıma gruplar taşkınlık yaptı.

İstenmeyen sloganlar atıldı.

Hoş bir şey değildi.

Ama oldu.

Keşke olmasaydı.

Benzer olay Elazığ'daki şehit cenazesinde de yaşandı.

Diyelim ki...

Şehit babası yürek acısını bastıramadı.

Şehit oğlunun asker elbisesini giymişti.

Şehit musalla taşında, tabutta.

Binlerce kişi cenaze namazı için gelmiş.

Aldı mikrofonu eline ve:

"Oğlumu şehit edenlere selam gönderenlerin taziyelerini kabul etmiyorum."

CHP çelenk yollamış usulen.

Çelenk parçalanıp atılıyor.

Diyelim ki...

Malatyalı  durur mu?

Şehidi var.

Şehir ayakta.

İntikam hırsı zirvede.

Üç gündür şehit cenazesi bekleniyor.

Mezarlık yolu hıncahınç insan ve araçlarla dolu.

Öğle namazı sonrası şehit defnedilecek.

Cenaze namazı sonrası heyecan dorukta.

Manisa olayını duymayan, görmeyen yok.

Elazığ’da yaşananları herkes gördü, duydu.

Halk gergin.

Teröre lanet eden edene.

Meclis’teki bildiri krizi siyasetçilerin dilinde.

Suçlamalar ve savunmalar en üst düzeyde.

Malatya’da binlerce vatandaş şehidin cenaze namazı için saf tutmuş durumda.

Tabuttan birkaç metre ötede partilerin, kurumların çelenkleri var.

Ve vatandaş orada CHP çelengini görüyor.

Kan beynine sıçrıyor.

Kendi de sıçrıyor ve bir anda CHP çelengini parçalıyor.

Şehidin cenazesine gelen binlerce insan bu protesto olayını alkışlıyor "Şehitler ölmez vatan bölünmez" diye haykırıyor.

Neden acaba?

Diyelim ki Manisa provoke edildi.

Diyelim ki Elazığ galeyana geldi.

Peki ya Malatya?

Ne demokrasi ne demokratik haklar ne "sen kimsin" sorusu!

Kim ne derse desin.

Kabul edin veya etmeyin.

Atalarımız binlerce yıldır yaşanan bazı olaylar sonucu konuyu bir iki cümle ile özetlemişler:

"Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi."

Not: İsveç'in NATO'ya girme isteğine "Evet" dedik.

Siyaset, halkın tercihine göre değil devletin çıkarlarına göre yapılır.