Eskiden, Antalya Cumhuriyet Meydanı karşısında Yıldız Sineması vardı. O sinema yıkılıp yerine apartmanlar inşa edilmişti. O köşedeki apartmandaki dairelerden birinde, bundan 10 yıl önce 82 yaşında vefat eden Prof. Dr. Hüseyin Sipahioğlu yaşıyordu. Kendisi Alanyalıydı ve zaman zaman evinin sokağının girişinde oturup sohbet ederdim. Derya gibi bilgi birikimi olan bir adamdı. Bana hatıralarını anlatırdı. Hatta bana “Sağlıklı ve uzun yaşamın sırları” adını verdiği bir kitabını hediye etmişti. Kendisi aynı zamanda, tam 39 yıl önce Türkiye’de ilk AIDS vakasını teşhis eden bir akademisyendi.
***
Türkiye'deki ilk AIDS hastası Murtaza Elgin’e bu teşhisi Sipahioğlu koymuştu. Sanat ve sahne dünyasının yakından tanıdığı 'Murti' lakaplı Murtaza Elgin’in AIDS’li olduğu, 1985 yılının Kasım ayında, “İşte AIDS’li Türk” başlığıyla gazetelerin manşetlerinden günlerce inmemişti. Murti, teşhis konulduktan 7 yıl sonra, 1992 yılında AIDS nedeniyle hayatını kaybetti. Murti’nin cansız bedeni önce ilaçlı suyla yıkandı, sonra naylona sarıldı, ardından çinko tabuta konularak kireçlenip defnedildi.
***
Korona dönemindeki manzaraları ilk o zaman görmüştük. Aradan yıllar geçti. Uzun bir aradan sonra AIDS konusu bu kez İzmir’den bir haberle tekrar gündeme geldi. 13 yaşındaki bir erkek çocuğu, kemik erimesi şüphesiyle hastaneye kaldırılmış. Yapılan tetkiklerde çocuğun AIDS’li olduğu tespit edilmiş. Üstelik hastalık son evredeymiş. Bu nedenle, 13 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti. Peki, bu çocuğa bu virüs nasıl bulaşmıştı? AIDS nedeniyle yaşamını yitiren çocuğun babasında HIV pozitif çıkmış, ancak annesinde virüs tespit edilememiş. Bu da virüsün doğum yoluyla geçmediğini gösteriyor.
***
Öte yandan, bu erkek çocuk 10 yaşındayken, yani 3 yıl önce, bir bademcik ameliyatı geçirmişti. Ameliyat öncesi yapılan rutin testte HIV pozitif olmadığı, yani AIDS ile ilgili herhangi bir bulguya rastlanılmadığı görülmüştü. Eğer tetkiklerde bir problem yoksa, son 3 yılda ne oldu da HIV virüsü vücudunda hızla yayıldı? Olay adli bir vaka olarak inceleniyor ve istismar olasılığı üzerinde duruluyor. Başka nedenler de olabilir. Çocuğa virüsün nasıl ve nerede bulaştığını ortaya çıkarmak, elbette polisin ve doktorların işi.
***
Ancak, Murti teşhis konulduktan 7 yıl yaşarken, 3 yıl önce vücudunda HIV virüsü olmayan bu çocuk nasıl hayatını kaybetti? Bu çocuk, 3 yılda nasıl son evreye geldi? Muhtemelen hastalığın ilerlemesi kişiden kişiye değişebiliyor. Ülkemizde HIV/AIDS ilk teşhis konulduğu 1985 yılından bu yana bildirilmesi zorunlu hastalıklar listesinde yer alıyor. Türkiye’de teşhis konulan yaklaşık 250 HIV pozitif çocuk var. Peki, gerçek rakamları kimse biliyor mu?
***
1985 yılından 8 Kasım 2023 tarihine kadar, Türkiye’de toplam 39.437 kişide HIV pozitif olduğu bildirilmiş. Bu süreçte, 2.295 AIDS vakası rapor edilmiş. Vakaların yüzde 81,5’i erkek, yüzde 18,5’i kadın. Bu vakaların yüzde 16,1’ini ise yabancı uyruklu kişiler oluşturuyor. Bu da az buz bir oran değil. İstatistiklere göre, bu virüs en çok 25-29 ve 30-34 yaş gruplarında görülüyor.
***
Bulaşma yolu bildirilen vakalar içerisinde cinsel yolla bulaşma yüzde 95,6 oranla ilk sırada yer alıyor. Ardından yüzde 2 ile damar içi madde kullanımı yoluyla bulaşma geliyor. Damar içi bulaşma denince akla iğneler geliyor. Bunu görünce, yıllar önce uyuşturucu madde bağımlılarının anlattıkları gözümün önüne geliyor. Damarlarına iğneyle uyuşturucu veren madde bağımlıları, enjektörleri ortak kullandıklarını söylemişlerdi. Haliyle, o enjektörlerle başta AIDS ve hepatit olmak üzere kan yoluyla geçen her türlü hastalık da bulaşabiliyor. Uyuşturucuya paralel olarak hastalıklar da yayılıyor. Yaşananlara bakınca, sanki tesadüfen yaşıyoruz. İşte 39 yılda geldiğimiz nokta.