Son birkaç aydır dünyanın birçok yerinde Müslümanların ve özellikle de Türklerin, bizim  üzerimize gidiyorlar. Kaşınıyorlar.

Sonra bir Osmanlı tokadı yiyip kıçları üzerine oturuyorlar.

Kızdırıyorlar bizi.

Bilerek yapıyorlar.

Yaptırtıyorlar.

Kendilerini kullandırıyorlar farkında değiller.

Önce Kur’an yakmalarla başladılar Türk konsoloslukları önünde.

Bir kez olsa “Hadi neyse” diyeceğiz.

Tekrarlatıyor, nabız yokluyorlar!

Sonra Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler askerlerini üzerimize saldılar.

Kaşıyorlar, güneyimizden.

Şimdi de Ermeni gençleri ve sözde futbolcuları Azerbaycan bayrağına basarak, çiğneyerek Karabağ sınırından Ermenistan’a geçiyorlar.

Kaşıyorlar, doğumuzdan...

Oysa daha dün kaşıdık.

Arkalarına bakmadan geri vitese takıp Karabağ’dan kaçtılar.

Ağa babaları onları itmese onların yürekleri yetmez karşı durmaya.

Cesaretleri olmaz.

İpleri ağababalarının elinde olduğu için onlar ne derse o yöne havlıyorlar, hırlıyorlar.

Kaşınıyorlar.

Batı’daki Yunan bu aralar biraz sakin.

“Yenilen güreşe doymazmış” demiş ya hani atalarımız.

Bunlarınki o hesap.

“Git başımdan” diyoruz, gitmiyorlar.

“Uğraşma bizimle” diyoruz, anlamıyorlar.

“Başımı belaya sokmayın” diyoruz, dinlemiyorlar.

Dönüp iki tokat atıyoruz, bu defa yerlerde sürünüp “İt eniği misali bas bas bağırıyor”  sahiplerine koşuyor, ağa babalarına sarılıyorlar.

Kendilerine kalsa kuyruğu kısıp kaçacak delik arayacaklar.

Sözde sahiplerine güvenip de diş gösteriyorlar.

Oysa ısıracak dişleri bile yok.

Çünkü o dişlerini her gösterdiklerinde tek tek çekiyoruz.

O nedenle, bize bulaşmayın, üstümüze gelmeyin.

Yoksaaa!..