Sevgili okur, 

Kayseri’deki olayı ve sonrasında olanları aklınızın bir köşesine not edin diyerek, 

Konumuza devam edelim. 

Biden ve Trump'ın Ortadoğu politikaları arasındaki en belirgin fark, İran'a yaklaşımlarında görülmektedir.

Biden yönetimi, İran ile diplomatik ilişkileri yeniden kurma ve nükleer anlaşmaya dönme niyetinde hatta bölgede tansiyonu düşürme ve İran'ın nükleer silah elde etmesini engellemeyi hedeflemekte. Anlaşmaya geri dönüş, İran'ın uluslararası ekonomik sisteme yeniden entegrasyonunu sağlayabilir, bu da bölgedeki ekonomik istikrarı olumlu yönde etkileyebilir.

Fakat Trump'ın yeniden seçilmesi durumunda, İran'a yönelik sert yaptırımların devam etmesi ve hatta artırılması muhtemel. Bu tutum, bölgedeki gerilimi çoğaltıp, İran'ın daha agresif politikalar izlemesine yol açabilir. Bu durumun bizi de etkilemesi söz konusu

Şimdi gelelim,  Ortadoğu'daki en karmaşık ve uzun süreli çatışmalardan biri olan İsrail- Filistin meselesine. ABD başkanlarının bu konudaki politikaları, bölgedeki barış ve istikrar açısından kritik öneme sahip. Ve bizi de yakından ilgilendirmektedir. 

 Biden yönetimi iki devletli çözümü desteklemekte ve İsrail ile Filistin arasında (tartışmaya açık ta olsa) bir barış istiyor gibi görünmektedir. Başlangıçta İsrail’e sınırsız destek verse de, İsrail’in kontrolden çıkması üzerine tavrını biraz daha yumuşatmıştır. 
 Trump yönetimi ise tamamen İsrail'in çıkarlarını ön planda tutan bir politika izlemektedir. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması ve Batı Şeria'daki yerleşimlere destek vermesi, Filistinliler tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır. 
Trump'ın tekrar seçilmesi durumunda, İsrail-Filistin barış sürecinin tamamlanması mümkün değil gibi görünmektedir. 


Ayrıca ABD için Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ile ilişkiler, özellikle enerji güvenliği ve bölgesel güvenlik açısından kritik öneme sahiptir.

Biden yönetimi, Suudi Arabistan'ın insan hakları sicilini eleştirmektedir. (Kendi sicilini görmeden !)  Kaşıkçı cinayeti sonrası Biden'ın Suudi Arabistan'a yönelik tutumu, bu ülkeye karşı daha mesafeli bir politika izleyeceğini göstermektedir. Bu, Suudi Arabistan'ın alternatif ittifaklar arayışına girmesine yol açabilir.

- Trump yönetimi ise Suudi Arabistan ile güçlü bir ittifak kurmuş ve silah satışlarını artırmıştı. Ekonomik çıkarları ön planda tutan Trump, Suudi Arabistan'ın iç politikasına karışmamayı tercih etmişti. Trump'ın tekrar seçilmesi durumunda, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile ilişkilerin daha da güçlenmesi beklenebilir.


Ve gelelim Suriye ve Irak meselesine.

Maalesef bu iki ülkenin geleceği, ABD başkanının politikalarına bağlı olarak şekillenecek.

Ve her iki başkan için Ortadoğu’ya giriş bileti demek olan bu ülkeler üzerinde hâkimiyetin azaltılmayacağı muhakkak. 

Mevcut rejimlere müdahale etmeyi sürdürecekler, ikisi de PKK, YPG, IŞID gibi unsurlara destek vermeye devam edecek hatta gerekirse yenilerini oluşturacaklar.
 
Daha da önemlisi bize sınırı olan tüm bu ülkelerdeki kaos onların demokratik zihniyetini beslediği için bizim gözümüzle sorun yaratmaya, onların gözüyle ise sorun çözmeye devam edecekler.

Sözün özü; 
Trump gelirse Ortadoğu bugünden daha fazla şiddet ve kaosun olduğu topraklar olacak.

Ve kim gelirse gelsin Ortadoğu’daki ülkeler ve halklar, ABD'nin politikalarının sonuçlarına doğrudan maruz kalacaktır. 

Bu nedenle, 2024 seçimleri, yalnızca Amerika için değil, Ortadoğu  ve ülkemiz için de kritik öneme sahiptir.