Kişisel adaleti kendi ellerimizle sağlamaya alıştığımız için midir nedir, olayın boyutunu arşa çıkardık.

Çok uzak değil; artık her mahallenin, köyün, apartmanın kendi icat ettiği saçma kurallarla yönetileceği zamanlar. Alışsak iyi olur der gibi.

Neden mi bu kanıya kapıldım,  somut bir örnek var elimizde.

Üstelik çok uzakta değil, yanı başımızda; Bursa’da

Şehrimizin yıllar içinde sanayileşme ile birlikte gelen farklı kültürleri barındırma şeklinden, ekonomik, tarihi, doğal zenginliklerinden bahsederek övünürken, farklı ilklere imza atmasak olmazdı.

Olmadı da.

Nam-ı diğer Karaağız Mahalle Muhtarı ve Karaağız Köyü Mahallesi Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği konunun muhatapları.

Üzülerek söylemem gerek, (ki konu zaten saçmalık derecesinde üzücü) henüz Türkçe yazmayı bile doğru dürüst bilemeden, kontrol bile etmeden yazılmış metin  bir felaket.

Bu ayrıca bir utanç vesilesi, en azından muhtar bilse idi doğru dürüst Türkçe yazmayı, noktalama işaretlerini filan ama maalesef.

“Sen olayın kendinden çok yazım kurallarına mı takıldın” demeyin diye gerçek konuya geçeyim hemen.

Metne bakınca diyorlar ki ‘Köy düğünlerimizde sünnet cemiyetlerimizde davetiye olarak, davetiye kartı haricinde yazma, çorap, gömlek gibi davetiyeler yasaklanmıştır. Düğünlerimizde, kınalarımızda, sünnet cemiyetlerinde, asker eğlencelerinde kadın erkek karışık oynanması dinimiz açısından ve köy halkımızdan gelen şikâyetler üzerine uygun olmadığı görüşüne varılmıştır. Kadınlarımızın cumartesi günü düğün sahibinin belirlediği bir saatte kadınlara özel eğlence düzenlenmesi uygun görülmüştür.’

Bir de bu kararların uygulanmasına 01 Ocak 2024 itibariyle başlanacağı bilgisi veriliyor.

Fikren neresinden tutarsanız elinizde kalacak bir metin olmasının yanı sıra, tüm metnin yazım ve imla hatalarıyla dolu olduğunu tekrar söylemek gerek.

İki taraftan bakmaya çalışayım.

1-    Neden böyle bir şeye gerek duyuldu, duyulan rahatsızlık ve boyutu ne idi?

2-    Bunun dinen yasak olduğuna hangi metinde, hangi ayette var da konuya dahil edildi?

İslamiyet’in en büyük düşmanı zaten herkesin kutsal kitabımız Kur-an’ı Kerim’i kendi kafasına göre anlayıp uygulaması değil mi?

Sırf bu yüzden Müslümanlar, Müslüman ülkeler ötekileştirilmiyor mu?

Bu kadar güzel bir dinin mensubuyken, bu tip kişiye özel algı ve uygulamalar sonucunda İslam tüm dünyada yanlış anlaşılmıyor mu?

Tamamen insani, pozitif ve sevgiden bahseden bir dine sahipken, kirli zihniyetlerin yanlış algıları sonucu herkesi dinden soğutmuyor muyuz?

Oysa bu ülkede hukuk var, kanun var.

Yapılan taşkınlığın cezasının da, dinin nerede durduğu da kural ve kanunlarla belirlenmiş. Yani herkes kafasına göre kendi iradesi ya da zevkine göre bir uygulama yapacaksa, neden toplumun bir parçası oluyoruz.

İnsanlık en ilkel zamanlarından bugüne gelene kadar toplu yaşamanın kurallarını defalarca test ederek, hukuk ve kanunları oluşturdu. Hatalarından ders alarak, ihtiyaçları göz önünde bulundurarak, herkesin kanunlar karşısında eşit muamele göreceği bir sistem yaratıldı.

Çünkü insanların dini ve birbirini nasıl suiistimal ettiği, zenginleşme ya da çıkar sağlama uğruna ne kadar kötü olabileceği yüzyıllar boyunca yaşandı ve görüldü. (hala da görülüyor)

Bu küçük ama zararsız gibi görünen metinler, büyük ve çok zararlı eylemlere sebep olabiliyor, dönüşebiliyor. Tarih bunun binlerce örneğiyle dolu.

Yol yakınken vazgeçilmeli…