Taşına toprağına hayran olduğumuz Antalya’nın bütün güzelliklerinin yanında kıymeti bir türlü bilinmiyor.

Yabancıların gözünü ayırmadığı kentimizin içi bizi yakıyor resmen.

Her yıl milyonlarca turist ağırlayan Antalya, tarımdan ticarete kadar birçok alanda da farkını her yıl üstüne koyarak göstermeye devam ediyor.

Buraları güzel tabi, kentimizin parmakla gösterilmesi bizlere gurur veriyor.

***

İşte tüm bu güzelliklerin yanında kentimize bir Allah’ın kulu sahip çıkmıyor.

Neresinden tutarsak tutalım illaki bir şey elimizde kalıyor.

Yolları ayrı dert, kaldırımları ayrı…

Parkları ayrı dert, bahçeleri ayrı…

İnsanı ayrı dert, insan olmayanı ise apayrı!

***

Dertsiz kul olur mu olmaz ama bazı şeylerin de dert haline gelmemesi için çaba göstermek lazım değil mi?

Bu çabayı Antalya’da maalesef göremiyoruz.

Antalya’mızın birbirinden kıymetli yöneticileri vatandaşın derdini dert edinmiyor.

Üstüne üstelik derdin kaynağına inip o derdin ortadan kaldırılması için bile çaba göstermiyorlar.

***

Antalya’nın şu sıralar en büyük sıkıntısı hepinizin de bildiği gibi toplu ulaşım ve trafik sorunu.

Bu iki sorunun kaynağına inmeyi geçtim, bahsi bile hiçbir yerde açılmıyor artık.

Gözler kör, kulaklar sağır olmuş…

Vatandaşın isyanı her geçen gün büyürken kıymetli yöneticilerimiz maalesef bunu görmezden gelmeye devam ediyor.

***

Toplu ulaşımdaki aksaklıklar, seferlerin azlığı, taşıtlardaki yetersiz konfor yetmezmiş gibi klima sorunu da yaz-kış sürüyor.

Vatandaş yazın ortasın ter içerisinde seyahat ederken, kışın da bu durum böyle olacağa benziyor.

Geçtiğimiz hafta içi şahit olduğum bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum.

10 Ekim Perşembe günü saat 14.00 sıralarında Hüsnü Karakaş Caddesi’ndeki 10146 numaralı duraktan KL08 numaralı otobüse bindim.

Daha doğrusu binmek için bayağı bir mücadele verdim.

Ben hayatımda bu kadar kalabalık bir otobüse daha binmemiştim o kadar diyebilirim size.

Neyse itişe kakışa bir şekilde otobüse binip ortalara doğru ilerledim.

Ama görmeniz lazım ana baba günü gibi otobüsün içerisi ayakta durmak için büyük bir efor sarf etmek gerekiyor.

Neyse otobüs ilerlemeye başladı.

Ekim ayının ortalarında olmamıza rağmen Antalya’da o gün hava sıcaklığı 30 derecelerdeydi.

Temmuz ayından farkı yoktu yani hava sıcaklığının.

Otobüsün içerisinden bir ses yükseldi: Fenalık geçireceğiz, klimaları açar mısınız?

Otobüs şoförü ise bu sese, “Klimalar faaliyette değil” diyerek cevap verdi.

Ağzına kadar dolu otobüste insanlar gidecekleri yere kadar resmen fenalık geçirerek gitti.

***

Neden bu otobüslerin klimaları hiçbir zaman doğru düzgün çalışmıyor anlamıyorum.

Seferlerin az olmasını filan geçtim artık bari insanlar doğru düzgün yolculuk yapsın.

Kimse 25 TL ücret vererek bu şekilde yolculuk yapmaya mecbur değil.

Artık görün ve duyun şu insanları.

Körebe oynamaktan vazgeçin artık.