“Benimle de konuşsana” diyor kadın, biraz asabi biraz sitemli.

Kocasına sesleniyor!

Kocası az ötedeki koltukta, elindeki telefona sürekli bir şeyler yazıyor, ara sıra gülümsüyor sessizce içten içe.

Eşi TV’de dizi izliyor ama bir gözü hep kocasında.

Hemen her akşam evdeki durum böyle!

Kadın artık dayanamaz hale gelmiş.

Çocuklar odalarında, ellerinde telefon.

Yazıyor, gülüyor, oynuyorlar kendi başlarına.

Sosyal medya denen şey çıktı çıkalı evlerde kelam bitti.

Sohbet dağa kaçtı.

Aile ortamı yok oldu.

Kocanın, kadının, çocukların elinde ya telefon ya tablet.

Biraz ders, biraz kitap; sonra saatler boyu cep telefonu ile meşgul olma.

Bu durum sadece evlerde değil, iş yoğunluğu olmayan birçok yerde aynı.

Çalışanlar bir fırsatını bulup hemen telefonlarına sarılıyorlar.

Sessizce konuşmalar, mırıldanarak yazmalar, sessizce gülmeler veya sessizce ağlama, gözyaşları falan.

Çarşıda, pazarda, markette, alışverişte, her yerde telefon!

Veee camide!..

Adam cuma namazı kılmaya gelmiş camiye.

Elinde telefon onunla uğraşıyor.

Vaaz efendi kürsüde Cuma gününün önemini, cuma namazının değerini anlatıyor.

Cemaate bakıyorum, milletin üçte birinin elinde telefon onunla meşgul!

Hocayı, vaazı dinleyen yok.

Hayatımızı satın aldı cep telefonları.

Evde, okulda, iş yerinde yetmezmiş gibi bir de sokakta, kaldırımda yürürken telefonlayız.

Elimizden düşürmüyoruz.

Yatarken başucumuzda, sanki bizi bekliyor.

Hayatımızı kararttı desem yeridir.

Ev, aile ortamını yok etti.

Kadın isyanlarda, sitemli, küskün, dargın, eşine sesleniyor aynı odada:

“Benimle de konuşsana!”

Kocası soruyor “Ne dedin, ne konuşayım?”

Kadın anlamlı anlamlı, kaşları çatık:

“Elindekiyle, kiminle ne konuşuyorsan benimle de onu konuş”

Haklı.

“Sosyal Medya” denen zıkkım bitirdi bizi.

Neyimizi bitirmedi ki?