Büyük devlet adamı Devlet Bahçeli içte barış sağlansın diye bir öneri sundu.

Bir çağrı yaptı.

Vay bunu diyen sen misin?

Söylenmedik söz, edilmedik laf, eleştirilmedik tarafı kalmadı.

Herkes bir şeyler söyledi.

Her kafadan bir ses geldi.

Anlamak istemeyenler başını çevirdi.

Anlayanlar kulak kabarttı.

Cumhurbaşkanı destek verdi.

Tam bu arada TUSAŞ saldırısı yapıldı.

İleri çıkanlar ileride durdu.

Şüpheliler geri çekildi.

Kürt sorunu, Türklerin sorunu.

Dağdı, ovaydı meclis'ti cezaevi ziyaretiydi derken birden Esenyurt belediyesi patladı.

Dışarıda kıyamet kopmak üzere.

Bunu anlayan yok.

Yaklaşanı görene itimat eden yok.

Tehlike çanları çalıyor.

Duyan yok.

"İçeride güçlü olmamız lazım" diyor Cumhurbaşkanı.

Ne demek istediğini irdeleyen yok.

Neden böyle konuşuyor?

Neden böyle bir çıkış yapıyor?

Neden söylemlerini bu tehlikeye dikkat çekiyor?

Merak edip destek veren çok az.

İçeride barışı, dostluğu, kardeşliği pekiştirmezsek yarın düşman saldırdığında onların kılıcını kuşanmış olanlar en önce bu millete kılıç sallayanlar olurlar.

Bahçeli buraya dikkat çekiyor.

Erdoğan o nedenle buna destek veriyor.

Bunca uyarıya rağmen hâlâ uyanmayanlar bu uyarılara kulak tıkıyorlar.

İnanmıyorlar.

Onlar başka havalardalar.

Korkarım ki yarın geç olduğunda;

"Eyvah, biz işin ciddiyetinin bu kadar olduğuna ihtimal vermiyorduk" dediklerinde iş işten çoktan geçmiş olacak.

İçeride barışık olmayanlar dışarıdan gelecek düşmanı dost sanırlar.